"وكيف أنه" - Translation from Arabic to Turkish

    • nasıl
        
    • ve
        
    Ama bugün, ben ve benim mobil telefonum hakkında konuşacağım. ve, hayatımı nasıl değiştirdiği hakkında. TED ولكنني اليوم سأتحدث عن نفسي وعن هاتفي النقال ، وكيف أنه غيّر حياتي.
    Mahallenin nasıl hâlâ kalabalık geldiğine ve gerçekten bir yeşil alan eksikliği olduğuna dikkat edin. TED لاحظوا الازدحام الذي لا يزال يبدو الحي عليه وكيف أنه يفتقر فعلا للمساحات الخضراء.
    Sadece yaşama iradesini belirtmemişti, nasıl yeterince acı çektiğini ve niçin gitme vakti geldiğini anlatan 12 sayfalık bir döküman hazırlamıştı. TED لم تكتب وصيتها فقط، بل كتبت 12 صفحة عن كيف أنها قد عانت بما فيه الكفاية وكيف أنه قد حان الوقت لرحيلها.
    Fakat biz virüsü ve nasıl yayıldıklarını anlamaya başlayınca, aslında riskin de ne kadar artığını fark etmeye başladık. TED ولكن عندما بدأنا بفهم هذا الفيروس بصورة أفضل وكيف أنه ينتفل أدركنا أن الخطر تعدى الحد الأقصى له.
    nasıl uyuşturucu sattığını, eski araba işiyle paraları akladığını, hepsini. Open Subtitles بدأً من كيفيّت استيراده للمخدرات وكيف أنه يغسل الأموال من خلال بيع السيارت
    Bir hafta nasıl da "sürekli"ye döndü? Open Subtitles وكيف أنه خلال أسبوع تتحول الى الاستمرارية
    ve nasıl oluyor da hiç kimsenin at yarışı sonuçlarını görme yeteneği olmuyor? Open Subtitles وكيف أنه لم يحصل أحد قط الهبة لرؤية نتائج سباق الخيل؟
    Adrenalin hakkında dediklerini düşünüyordum da, vücudu nasıl harekete geçirdiğini ve kontrol edemediğini. Open Subtitles كنت أفكر للتو فيما كنت تقول عن الأدرينالين وكيف أنه يسري بالجسد ولا يمكن التحكم فيه حقاً
    Bitişiğimizdeki AwayKay ve bütün olanların nasıl senin hatan olduğu hakkında. Open Subtitles عن المكان المستأجر بجانبنا وكيف أنه كله بسببك
    Sonra 2000 WX 354 asteroit'inin nasıl 8 ay 12 gün içinde dünyanın yanından geçeceğini okudum. Open Subtitles وكيف أنه سيمر بجوار كوكب الأرض خلال ثماني أشهر و12 يوماً
    Beyne ve beynin kendimizle ilgili algıyı nasıl gerçekleştirdiğine bakarsak, beyinde böyle bir kontrol noktası olmadığını görürsünüz. TED عندما تنظر إلى المخ وعندما تنظر للمخ وكيف أنه يحقق الإحساس بالذات، فإنك تجد أنه لا يوجد في المخ مكان مركزي يتحكم في كل شيء.
    Politik doğruculuk konusunu konuşarak, gerçekten çok, çok fazla zaman harcadılar ve insanların düşündükleri şeyi nasıl söyleyebileceği konusunda. TED أعتقد أنهم يقضون وقتا طويلا جدا حقا يتحدثون عن الصواب السياسي، وكيف أنه يجدر بالناس أن تكون ليها القدرة لتخبر بما تفكر به.
    Çünkü onların bunun gerçekliğini görmesini istiyor ve asla ama asla vazgeçmeyeceğini. TED لانه يريدهم أن يروا حقيقه الأمر وكيف أنه لن يستسلم أبدا
    Bu kaybın verdiği fiziksel acıyı tarif eden kızların tweetlerini okudum, yiyemiyor, uyuyamıyor ve yürüyemiyorlardı. TED قرأت تغريدات كما وصفته الفتيات بأنه كالألم الجسدي جراء هذه الخسارة. وكيف أنه ليس بمقدورهن الأكل أو النوم أو المشي.
    Çok zengin olan ve büyük bir evde ailesiyle yaşayan yaşlı bir adamla ilgili. Open Subtitles إنها عن ذلك العجوز، وكيف أنه غني جداً، ويعيش وحيداً في ذلك المنزل الكبير.
    Yıllık resimlerinden konuşuyorlardı ve kimsenin resmini beğenmediğinden. Open Subtitles كانوا يتحدثون عن الصور , كتاب الصور السنوي وكيف أنه لا أحد سعيد بشكله فى هذه الصور

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more