oğlu 6 aydır okula gitmiyormuş, özel öğretmenlik yapmamı istiyor. | Open Subtitles | ولده لم يدرس لمدة ستة أشهر و يحتاج الى تدريس. |
Arkasında bir çocuk vardı, oğlu, yüzü kıpkırmızı olmuştu babasını itmeye çalışmaktan. | TED | كان وراءه طفل هو ولده ذو وجه أحمر بعد بذل الجهد في دفع الأب. |
Anladığım kadarıyla oğlunu ziyaret etmek için planlarında değişiklik yapmış. | Open Subtitles | على حد علمي فقد خرج عن جدول مواعيده ليزور ولده |
Kendi oğlunu döverek öldürmek... senin gibi ünlü bir hoca için iyi olmaz. | Open Subtitles | يبدو أن هذا شيئا ً مذريا ً لمدرس ليتحمل رؤية ولده يعاقب حتى الموت |
Baba şirketi sert ama iyi yönetti, oğlunun ise bir şey bildiği yok. | Open Subtitles | الرجل الكبير كان يحكمها بيدٍ من حديد ولكن ولده لا يعلم كيف تدار |
Neden bir baba oğluna asla onu ne kadar çok sevdiğini söyleyemez? | Open Subtitles | لماذا لا يستطيع الأب أن يخبر ولده عن مدى حبه له |
Onun çocuğunu taşıdığım farkedilince, Moloc sevdiğimi ölümle cezalandırdı ve kızımı gözlerimin önünde kurban etti. | Open Subtitles | عندما إكتشف أني كنت أحمل ولده مولّك , حكم عليه بالموت ثم ضحى بإبنتنا أمام عيني |
Fakat bu onun oğlu ve oğlu kendisini öldüren adamı görmeden, onu gömemeyeceğini söylüyor. | Open Subtitles | لا يستطيع ان يدفن ابنه ما لم يشاهد ولده مقتل الشخص الذي قتله |
Kim benim Charles Thenier olduğumu düşünür ki oğlu Bretane'de öldürülen? | Open Subtitles | من سيظن أنني "شارل تينيه" الذي قُتل ولده في شارع "بريطانيا"؟ |
Heller kaçırıldığında oğlu Richard'ın evindeydi. | Open Subtitles | هيللر كان في منزل ولده ريتشارد عندما تم اختطافه |
Çünkü bir babanın oğlu için her şeyi yapabileceğine inanıyorum. | Open Subtitles | لماذا يريد الكذب علينا؟ لاني أؤمن بأن ألاب سيفعل أي شيء من أجل ولده |
oğlu hiçbir zaman istediği şeyi ona vermeyecek ve hep hayal kırıklığına uğrayacak. | Open Subtitles | لن يعطيه ولده ما يريد، وسيخيب أمله به فقط |
İbrahim tam bıçakla oğlunu kurban edecekken Tanrı onu durdurdu. | Open Subtitles | أبراهيم أوشك أن يقتل ولده بسكينه عندما منعه الرب |
Kral için ne felâket tek oğlunu ve vârisini kaybetmek. | Open Subtitles | يالها من مأساة للملك ليفقد ولده الوحيد ووريثه |
Kral için ne felâket tek oğlunu ve vârisini kaybetmek. | Open Subtitles | يالها من مأساة للملك ليفقد ولده الوحيد ووريثه |
Yüzbaşının oğlunun cansız yatan naaşı başındaki acı dolu feryatları düşmanı kendi tok ve hacimli davullarının sesinden bile daha fazla ürküttü. | Open Subtitles | القائد يبكى ويصرخ من إلام فقدان ولده صراخة أصبح أكثر رعبا للعدو من من طبول المعركة |
Sanırım amcam oğlunun saldırı haberlerini aldı. | Open Subtitles | يبدو ان العم قد وصلته للتو اخبار الهجوم على ولده |
Çocuğun babası oğlunun takıldığı birkaç kişinin adını verdi. | Open Subtitles | والد الصبي أعطانا عدة أسماء لأشخاص كان ولده يتسكع معهم |
Zehirli atıkları çevreye dökmüşler ve şimdi de oğluna yardım için döndü. | Open Subtitles | لقد رمى كماً هائلاً من النفايات السامة و الآن هو عائد لمساعدة ولده |
Yanımdan ayrıldıktan sonra çocuğunu taciz ettiğine inandığı adamı görmeye gitmiş. | Open Subtitles | بعد أن ترك لي، ذهب لرؤية الرجل الذي كان يعتقد تم الاعتداء على ولده. |
oğluyla tanıştığını ve başka bir isimle yaşadığını idda ediyor.. | Open Subtitles | ولده _شون وانه كان يعيش تحت اسم مستعار - حسناً |
Sekiz yıl önce İngiltere'den yola çıkan Çocuğu nerede? | Open Subtitles | أين ولده الذي أبحر من إنجلترا منذ ثمانية أعوام؟ |
Eminim kızgın olduğundandır ama sen halen onun oğlusun. | Open Subtitles | أنا واثقة أنه غاضب ولكنك لا تزال ولده |
Buna mecburdum. Onun oğluyum. | Open Subtitles | يجب عليَّ هذا أنا ولده |
En azından onun, çocuğuyla iletişim kuramamasının bir mazereti vardı. | Open Subtitles | على الأقل كان لديه عذر لبعده عن التواصل مع ولده |
Fakat çocuk büyüdükçe babası, çocuğun kalbindeki karanlığı ve büyünün karanlık yanına duyduğu tutkuyu gördü. | Open Subtitles | الوالد أصبح يرى الظلمة في قلب ولده وحبه في إتباع اساليب السحر الأسود |
Tamam, bilirsin, o oğlunu seven bir baba, tamam mı, annesi tarafından oğlundan uzaklaştırılmış birisi. | Open Subtitles | حسناً, تعرف إنه أب عطوف حسناً, تم استبعاده من قبل أم ولده |