| Evet, dostum, bir sürü, ama hepsi kötü, dostum. | Open Subtitles | نعم، رجل، والكثير، ولكن كل ذلك كان سيئة، رجل. |
| Kendimi Tanrı'ya ve ülkeme adadığıma inanmamı sağladı ama hepsi bir yalanmış. | Open Subtitles | لقد جعلنى اعتقد اننى اضحى بنفسى .من اجل الله والوطن .ولكن كل ذلك كان اكذوبه |
| Bunlar acemice hatalardı ama hepsi bir araya geldiğinde George Michael'ın ciddileşme isteğine Maeby'nin endişeyle yaklaşmasına sebep oldu. | Open Subtitles | في الحقيقة مجرد خطأ مبتدئ ولكن كل ذلك جعل (ميبي) تشعر بالقلق حول إرادته في أن تكون علاقتهم أكثر جدية |
| Ama şimdi hepsi geride kaldı... | Open Subtitles | "ما الذي كنت تشربه؟" "ولكن كل ذلك قد ولى" |
| Ama şimdi hepsi geride kaldı. | Open Subtitles | ولكن كل ذلك أصبح بالماضي الآن |
| Onu doldurmaya çalıştım, ailemle, dinle... toplumsal hizmetlerle, ama bunların hepsi boş çıktı. | Open Subtitles | حاولت ملئه بالعائلة، الدين، الخدمات الإجتماعية، ولكن كل ذلك لم يفلح. |
| Evet, ama bunların hepsi yüzeysel. Bu başlangıçta iyi. | Open Subtitles | نعم ولكن كل ذلك خارجي هذا جيد في البداية |
| Yani iyisiyle kötüsüyle çok şey oldu ama hepsi A'sızdı. | Open Subtitles | حصل الكثير، الجيد والسيء والأسوأ، ولكن كل ذلك كان مُتكدّر بواسطة (أ). {\pos(190,235)} |
| ama hepsi bitmişti. | Open Subtitles | ولكن كل ذلك توقف حينذاك. |
| Waco Katliamı, ama hepsi hala tarih, yani kötü olanları da dahil korumamız gereken tarih. | Open Subtitles | حصار (واكو) ، ولكن كل ذلك يظل هو التاريخ، الذي يفترض علينا حمايته، حتى الاشياء السيئة فيه. |
| Ama... hepsi. | Open Subtitles | ولكن... كل ذلك. |
| ama bunların hepsi sona erdi | Open Subtitles | ولكن كل ذلك انتهي الآن |