"ولكِن" - Translation from Arabic to Turkish

• Ama

Kral'ı kilisenin başına geçirmek için anlaştılar Ama İsa'nın kanunları müsaade ettiği kadarına.
صوتِو بَاللإفَتراض علَى جعِل المَلِك رئِيس الكَنيَسه ولكِن مَايسمَح لِلمسَيح يسَمح لهَ فحَسب

Ama bu durumda sessizlik kuralı, bana yöneltilen suçlamaların geçersiz kılınmasına müsaade eder.
ولكِن حَتى في هَذه الحَالَه الإفتراض بِأن الصمَت يُعطي مِوافقَة يَستبعِد التُهم ضِدي

Geceleri dışarı çıkmam, Ama yine de teşekkür ederim.
أنا لا أخرج بالليل, ولكِن شُكراً لك على أية حال.

Tamam, Ama yine de seni yan odaya götürmeliyiz.
حسناً, ولكِن يجب أن آخذك إلى الغُرفة الأُخرى.

Ama bir daha böyle bir duruma düşersen ne yapacağını bilemiyorsan kendine şu soruyu sor.
ولكِن في المرة القادمة التي تقعينَ فيها في مأزقٍ ما, ولا تعرفينَ ماذا يجِب أن تفعلي

Evet öyle oldu.Ama şükürler olsun ki ikramiye tam zamanında geldi.
بلى, بلى, ولكِن حَمداً لله, أن تِلكَ العلاوة جائت في وقتِها, صح؟

Ama başka bir ödeme şekli bulamazsanız,saat altıya kadar odayı boşaltmalısınız.Yani İsviçre saatiyle 01:00'de.
ولكِن مالَم تجِد طريقة أخرى للدَفِع فرجاءاً أخلِ هذا الجَناح بحلول الـ 6: 00 ذلك سَيَكُونُ الـ1:

- Ama bazen bunları unutup asıl önemli olanı hatırla.
ولكِن في بعض الأوقات عليكَ أن تنسى كُلّ هذا وتُفَكِر في الشيء الأكثر أهمية

Ama derinlemesine düşününce, Hıristiyanlık için mücadele uğruna mahkemeye karşı geleceğim.
ولكِن بعَد التَفكِير أنَا أكَافح لأجل الدَيانه المسَيحيه

Ama şimdi, baş başayken, Majesteleri'nin çıkarlarını gözeten biri ve arkadaşı olarak itiraf etmeliyim ki eğer Majesteleri, Kraliçe Katherine ile tekrar bir araya gelirse krallığınızda yaşanan bölünmeler ve acılar son bulacaktır.
ولكِن الآن، بِشكل سِري لابُد لي مِن الإعتراف لك كشَخص تمتَع بِثقَة وصداقَة فَخامتُك مع خآلص إعتِقادِي

Suffolk Dükü'nün söylediklerinin yanlış olduğunu biliyorum Ama sence onu affetmemiz mümkün mü?
أعلم بِأن الدُوق سوفولك أخطَأء عِندَما قال مافعَله ولكِن هل تعتقِدِين بأنهُ من المُمكِن ان نعفُو عنه؟

Beni yakan ateşten kaçmaya çalışıyorum Ama etrafıma bakınca, ateş hala orada.
لقَد سئِمت الهِروب مِن النَار الِتي تحرِقني ولكِن عِندَما أنظُر حَولي أرا بِأن النَار لازآلت موَجُودَه

Ondan kurtulmanız için çalıştım Ama ne yazık ki başaramadım Papa Hazretleri.
حَاولتُ التَخلُص مِنها، ولكِن لِلأسف، أبَانَا المُقدَس فَشِلت

Ama bir gün, seninle aynı düşüncede olanlarla, bu iki özelliğini kullan ve eğer yapabiliyorsan onu mahvet.
ولكِن في يَومٍ مَا، مَع الآخرِين المُنظمِين، إستَخدِمهُم كُلهُم وإذَا إستَطَعت، أسْقِطها ودمِرهَا

Ama en son hamileyken, Kral metres aldı.
ولكِن عِندمَا كُنت حَاملاً، إتخَذ المَلِك عَشيقَة لَه

Ama hayranlarından birinin Kral olduğunu öğrenmek seni şaşırtmaz mıydı?
ولكِن سيَكُون الأمِر مفَاجئ لَك إذَا عَرفتي بِأن أحَد مَعجبِيك هُو المَلِك؟

Affedin beni Ama buraya merhamet dilemeye geldim.
سامحني، ولكِن جِئت هُنا عَلى بَعث الرَحمه

Ama kendi adıma, vicdanıma göre hareket ederek tahta çıkma sırasının geçerliliğine yemin ederim Ama gerisine, ruhumu ebedi lanetlenme için...
ولكِن عَن نفسِي، بإيمَان صَالح ضميري يُتحرِكني بِأنني سَأقسم عَلى شَرعيَة الخِلافَه، وليسَ البَاقِي مِنهَا

Din adamı olmadığın ve laik biri olduğun doğru Ama bu konuda hiçbir din adamına güvenemem.
صحِيح أنَك شخَص عادِي وليسَ كَاهِن ولكِن في هَذِه المَسألَه لا أستَطِيع الثِقَه بِتحيُزات أي كَاهِن

Ama hiç cevap vermezseniz, cezalara maruz kalacaksınız.
ولكِن إذَا لم تجُب علَى الإطلاَق، سَوف تَفرِض عَليكَ عِقوبَات