Mesaj yazıyordu ve aynı anda hem mesaj yazıp hem de yürüyemiyordu. | TED | كان يرسل باستخدام هاتفه, ولم يستطع الكتابة و المشي في نفس الوقت. |
Kendi oğlunu kontrol edemiyor gibi hissediyordu ve edemiyordu da. | Open Subtitles | شعر و كأنه لا يستطيع السيطرة علي إبنه ولم يستطع |
Sırt ağrısı nedeniyle sadece yarı zamanlı iş bulabiliyordu, ve bu yüzden masaya yemek koyacak ve ailesine bakacak kadar yeterince para kazanamıyordu. | TED | ولم يستطع الحصول الا على عمل بدوام جزئي بسبب اعاقته ولم يكن قادراً على توفير الطعام الكافي لعائلته ولا الاهتمام بها |
Nina 5-6 metre ötedeydi. Kanlar içindeydi. Kızına dokunmak için hareket edemiyordu bile. | Open Subtitles | كانت نينا على بُعد 20 متر، تنزف بغزارة ولم يستطع حتّى الزحف ليعانقها |
Tek yaptığı masa başında oturup, üstüne bir takım elbise geçirip tutuklanmamaktı ve bunu bile başaramadı. | Open Subtitles | كل ماكنه عليه هو ان يجلس في المكتب ويرتدي البدله ولا يقبض عليه ولم يستطع فعل ذلك |
O kadar çok gülüyordu ki gülmeyi durduramıyordu ve elinde benim belgem duruyordu. | TED | وكان يضحك بشدة .. ولم يستطع ان يتوقف عن الضحك وكان ممسكاً بورقة علاماتي بيده |
Taniyama denedi ve denedi ve asla bunun doğru olduğunu ispatlayamadı. | TED | تانيما حاول كثيراً اثبات فرضيته .. وداوم المحاولة ولم يستطع أن يثبت أنها صحيحة ليحولها الى نظرية |
Her türden insan Birinci Dünya Savaşı sırasında ve iki savaş arasında bu problemi çözmeye çalıştı, ama neredeyse hepsi başarısız oldu. | TED | ان جميع الاطياف العسكرية منذ الحرب العالمية الاولى و حتى الثانية حاولوا حل هذه المعضلة ولم يستطع احد ان يصل اليه |
Dediğimiz gibi, kadınlar anjiograme giriyor ve kimse bir problem olduğunu göremiyor. | TED | حسناً مرة أخرى، النساء يقومون بالصور الوعائية ولم يستطع أحد أن يدرك ما هي المشكلة |
ve kimse geçen yıllarda "Rio'daki " Carlos Saldanha'dan daha iyisini göstermedi. | TED | ولم يستطع أحد أن يظهر هذا أحسن من كارلوس سالدانها في ريو العام الماضي |
Doğmadan önce, babama paranoyak şizofreni teşhisi konmuş ve zekasına rağmen herhangi bir işe tutunamamış. | TED | قبل أن أولد، تم تشخيص حالة والدي بانفصام الشخصية، ولم يستطع الحصول على عمل برغم ذكائه. |
Bunu doğal seleksiyon (seçilim) teorisi ile açıklayamıyordu ve bu hüsran dolayısıyla, cinsel seçilim teorisini geliştirdi. | TED | ولم يستطع شرحه في نظريته عن الإنتقاء الطبيعي. وبعيداً عن إحباطه، قام بتطوير نظريته عن الإنتقاء الجنسي. |
Amcam çok ünlü bir matematikçiydi ve bana dedi ki, "Bak, benim 25 yıldır çözemediğim bir problem var, ve kimse çözemez. | TED | كان عمي عالم رياضيات بارز للغاية وقال لي، "انظر، هناك مشكلة لم أستطع حلّها قبل 25 عاما، ولم يستطع أحد أن يحلّها. |
Bu fikri terkedemedi ve zaten başaramadı. | Open Subtitles | لم يستطع أن يتخلى عن ذلك ، ولم يستطع أن يثبت صحتها |
Bir gece korkuyla uyanır ve tekrar uyuyamaz. | Open Subtitles | في إحدى الليالي استقظ خائفاً ولم يستطع العودة للنوم |
Bu gerçekler pek harika olmayabilir, ama bir düşünsenize. Eng olduğunuzu ve bedeninizin yarısının ölü olduğunu bilerek orada öylece yattığınızı bir düşünsenize. Sonunda kaçınılmaz olanın size de ulaşacağını. | Open Subtitles | تخيلى ان يحدث هذا وفى تقرير الوفاة علم انه تم دس السم له ولم يستطع فعل شىء |
ve o, kızı göremedi. | Open Subtitles | ولم يستطع رؤية الفتاة عندما عبرت اخر حافلة |
Bu şeyin asırlardır var olduğu... ve hiçbir şeyin bugüne kadar onu öldüremediği... konusunda hepimizi uyarmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | كان يحاول تحذيرنا كلنا بأن هذا الشىء موجودا من الاف السنين ولم يستطع شىء أن يقتلة إستطاع أن يقتله. |
Bir yüzme yarışını bile kazanamayan yüce bir warrior! | Open Subtitles | مقاتل قوي ولم يستطع الفوز في منافسة سباحه أنا اتكلم عن نفسي هنا |
İki aydır çıkıyorlar ama daha onu parmaklamamış bile. | Open Subtitles | ظل يواعدها لمدة شهرين ولم يستطع حتى مضاجعتها بإصبعه |
Evet, çünkü bir saat önce birini gönderdik ama komşunuzun partisinden gelen tek bir gürültü bile duymamış. | Open Subtitles | نعم, لأننا ارسلنا واحداً للتو منذ ساعة ولم يستطع سماع شيء في حفلة جاركِ, لذا.. |