| Kusura bakma. Aynı kurallar geçerli. Bilirsin işte, koz falan. | Open Subtitles | آسف، ذات القواعد سارية، حيث بيت النفوذ وما إلى ذلك. |
| Aynı şekilde. Biliyorsun, şu kıl edici avcı laneti falan. | Open Subtitles | وأنا أيضًا، أتعلم، إذ سأصاب بلعنة الصيّاد، وما إلى ذلك |
| İşe girişeceğimi düşünmüş olabilirdin, senin, eski günlerin hatırına falan. | Open Subtitles | ظننتي بأنني سأساعده لأجلك ولأجل الأيام الخوالي وما إلى ذلك |
| Genellikle diğer tüm yüklenicilerin işlerini koordine eden tek bir yüklenici (müteahhit) vardır. Mimar planı çizer, hafriyat şirketi temeli kazar, tesisatçı, marangoz ve benzeri. | TED | عادة، هناك المقاوم العام المسؤول عن تنسيق الجهود من جميع المقاولون المختلفون: مهندس معماري لرسم الخطة وشركة الحفر لحفر الأساس وسباك ونجار وما إلى ذلك. |
| Çünkü bu insanlar TV'de sürekli suç programları izliyorlar ve oraya gelip her suç olayında DNA, saç ve Bunun gibi şeyler bekliyorlar. | Open Subtitles | لأنّ هؤلاء الأشخاص يشاهدون الكثير من مسلسلات الجرائم على التلفاز وحين يدخلون يتوقعون بأن يحوي كلّ موقع جريمة على الحمض النووي، شعرة، وما إلى ذلك |
| Ve eğer yapabilirsem, o garip cinslerinden bir tane bulacağım. Çoğunu yüzler kapatmış, vesaire. | TED | وإذا استطعت، سوف أبحث عن بعض الكاميرات الغريبة الكثير منها تحتوي على أوجه، وما إلى ذلك |
| Babbage, tabii ki, kanıtlanmış teknoloji kullanmak istedi, Buhar ve diğer şeyler. | TED | لكن باباج، بالطبع، أراد استخدام تكنولوجيا موثوقة، أي البخار وما إلى ذلك. |
| Oğul ve her şey olduğum için, bir miktar indirimim var. | Open Subtitles | ولكني أحصل على خصومات كَوني الإبن وما إلى ذلك. |
| O eski günler geride kaldı, 14. Louis ve diğerleri! | Open Subtitles | وذهب الماضي بغير رجعة، لويس السادس عشر وما إلى ذلك! |
| Jane herkese plan yapmakla meşgul olurken hayatın geçip gittiğini falan söyledi. | Open Subtitles | أن الحياة تمضي حين يكون المرء مشغولاً بالتخطيط لها وما إلى ذلك |
| Daha iyi bir tepki bekliyordum. Kapının dışında bekledim falan. | Open Subtitles | توقعت ردة فعل أكبر انتظرت وراء الباب وما إلى ذلك |
| İyice örtünmem gerek. Uzun kollu, şapka, güneş gözlüğü falan. | Open Subtitles | عليّ أن أحزم ملابسي الأكمام، القبعات، الظلال، وما إلى ذلك. |
| Ama akşam kıyafetlerine falan ihtiyacımız olacak. | Open Subtitles | لكن سنحتاج إلى ملابس للسهرة وما إلى ذلك. |
| Rahatsızlık veya skandal falan istemiyorsunuz. | Open Subtitles | فهو في غنى عن المشاكل والفضائح وما إلى ذلك |
| Onunla pozisyonlarımız hakkında, savaş hakkında falan konuştuk. | Open Subtitles | ثم تحدثنا بشكلاً عام حول مجريات الحرب وما إلى ذلك |
| Sürekli kitap okumalar falan. | Open Subtitles | نظرا لكل هذه الكتب والقراءات وما إلى ذلك. |
| Hediyeler falan... | Open Subtitles | فكرنا في قسم التغليف والهدايا وما إلى ذلك |
| Gerekli bilgiler burada. Zamanı, yeri falan. | Open Subtitles | إليك بالتفاصيل، الزمان والمكان وما إلى ذلك. |
| Şey demek istedim, boks falan yapacağız. | Open Subtitles | أقصد اننا سنلعب الملاكمة وما إلى ذلك من ترهات |
| Piramitleri gördüğünü ve benzeri hikayeler anlatarak gençlerin kanına giriyor. | Open Subtitles | وأخذ الفلة الصغيرة للإثارة و قصص المغامرات ومشاهدت الإهرمات وما إلى ذلك |
| Burada sadece bürokrasi, kurallar, zaman çizelgeleri ve Bunun gibi şeyler geçerliymiş. | Open Subtitles | والقوانين وبرامج الدوام وما إلى ذلك |
| daha fazla yaşayacaksınız, daha iyi hissedeceksiniz, kilo vereceksiniz, vesaire. | TED | سوف تعيش مدة أطول وسوف تشعر بشعر أفضل, وسوف تخسر وزنك الزائد وما إلى ذلك. |
| Sen sahip olduğun şeyler ve diğer şeylerle babamın favorisisin. | Open Subtitles | أنت تقريبا، المفضل لدى والدي وما إلى ذلك وكما تعرف |
| Kargaşa ve her şey. | Open Subtitles | أثيري الفوضى وما إلى ذلك. |
| Bir kişilik para verirsek bana ikincisi ve diğerleri için indirim yapar mısınız? | Open Subtitles | حسناً، إذا استحممنا، هل سأحصل على تخفيض لكوني الثاني وما إلى ذلك. |