| biliyoruz ki, bu, gelecekte bizim iletişimi geliştirmemize yardımcı olacak. | TED | ونعلم أنه سيمكننا ذلك في المستقبل من تحسين وتسهيل التواصل. |
| Jeotermal enerjinin Uranyum, Toryum ve Potasyumun bozunmasıyla oluştuğunu gayet iyi biliyoruz. | TED | ونعلم جيدًا أن الحرارة الجوفية غالبًا تصدر من تصدع اليورانيوم والثوريوم, والبوتاسيوم |
| Ayrıca biliyoruz ki evdeki kamera kayıtları hiç eve gitmediğini gösteriyor. | Open Subtitles | ونعلم أنّ سجلاّت أمنه المنزلي تُظهر أنّه لمْ يصل هناك قط. |
| 3'lü katilin kim olduğunu biliyoruz. Oralarda bir yerde 3. kurbanını hedeflediğini biliyoruz. | Open Subtitles | ونحن نعلم من هو القاتل الثلاثي ونعلم أنّه في الخارج يستهدف ضحيّته الثالثة |
| Ve biliyoruz ki yarın bugünün aynısı olmayacak çünkü zamanın akış yönünün dediğine göre gelecek her zaman geçmişten farklı olacak. | Open Subtitles | ونعلم أننا غداً، سوف لن نكون ما عليه نحن اليوم :لأن سهم الزمن يقول ان المستقبل سيكون دائماً مختلفا عن الماضي |
| Ve adamın bir Müslüman hayır kurumu ağı aracılığıyla para taşıdığını biliyoruz. | Open Subtitles | ونعلم أن ذاك الرجل ينقل أموالًا من خلال شبكة الجمعيات الخيرية الإسلامية |
| Ve öldürülmesinden iki hafta önce onu vuran silaha sahip olduğunu da biliyoruz. | Open Subtitles | ونعلم أنّك تملك المسدس الذي إستُعمل لإطلاق النار عليه قبل أسبوعين من مقتله. |
| Ve biliyoruz ki bu konu sadece gıdanın üretimi değil. | TED | ونعلم أن القضية هي ليست فقط في إنتاج أو توفر الطعام. |
| Ve yine biliyoruz ki, bir cogu Asya'da yasiyorlar yada yasadilar. | TED | ونعلم أيضاً أن معظمهم يعيش أو عاش في آسيا. |
| Ve bunun bir ölçü hatası olduğunu biliyoruz çünkü verimi berbat ediyor. | TED | ونعلم أنه خطأ في القياس لأنه يعبث ببياناتي |
| biliyoruz ki onlarla birçok malzeme yazdırabiliriz, plastikten başlayarak çikolataya, metallere ve hatta betona kadar. | TED | ونعلم أن بإمكانها الطباعة على كثير من المواد مثل البلاستيك والشوكولاته والحديد وحتى الخرسانة. |
| şeyler yapabildiğini biliyoruz. | TED | ونعلم أن المكورات العنقودية قد تفعل أشياء جسيمة. |
| biliyoruz bu gruplar Etiyopya'ya kadar uzaniyor. | TED | ونعلم أن هناك مجموعات ، هناك بعيدا في أثيوبيا. |
| Sürdürülebilir su ürünlerini işletebileceğimizi biliyoruz. | TED | ونعلم أنه بإمكاننا أن نسير مزارعنا السمكية بشكل مستدام. |
| Başarılı olabiliriz, çünkü daha önce başardık. Şeffaflığın bize güveni getireceğini biliyoruz. | TED | نستطيع الوصول هناك، لأننا كنا هناك سابقًا، ونعلم أن الشفافية ستوصلنا إلى تلك الثقة. |
| Travmadan iyileşmenin saldırganın yanlışını kabul ettiğinde başladığını biliyoruz. | TED | ونعلم من الصدمة أن التعافي بدأ عندما يعترف الجاني بذنبه |
| Bu programı kullandık ve işe yaradığını biliyoruz. | TED | لقد استعملنا هذا البرنامج، ونعلم أنه يعمل. |
| Ve o dönemde yaşamış insanlardan biliyoruz ki, Leonardo çok yakışıklı, hatta güzel bir erkek. | TED | ونعلم من معاصريه أن ليوناردو كان وسيما جدا، بل وجميل |
| Eğer "seks", "oral" veya "Mormon" yazarsanız eşcinsel olup olmadığınızı sorguluyor olduğunu biliyoruz. | TED | ونعلم أنك إذا أرسلت الكلمات "جنس" و"فم" و"المرمون"، فأنت تشكك في كونك مثلي. |
| Büyük Patlama'dan sonra evrenin soğuduğunu ve bugün gördüğümüz yıldız ve galaksilerin oluştuğunu biliyoruz. | TED | ونعلم أنه بعد الانفجار الكبير، برد الكون لتتشكل النجوم والمجرات التي نراها اليوم. |
| Şu anda oynuyorsa ve oyunu oynarken kullandığı ismi buluyorsak buluruz. biliyoruz. | Open Subtitles | إذا كان يلعب به، ونعلم رقمه، فأجل - نحن نعرف رقمه - |