Hepimiz muhteşem bir film olduğunu biliyoruz ve kültüre girip, bir fenomen haline gelmesini ve tüm farklı permütasyonlarını görmek çok ilginçti. | TED | جميعنا نعرف أنه فيلم رائع، وقد كان من المثير جدا رؤيته يخرج للثقافة ويصبح ظاهرة ورؤية كل تبديلاته المختلفة. |
Bu açıdan bakıldığında, onlarınki kavramak ile ilgili bir hikaye haline geliyor. | TED | ينظر إليها من هذه الزاوية، ويصبح لهم قصة عن القراءة. |
Glikoz damar düzeninin baskın bir parçası haline gelir ve glikoza duyarlı hale gelirsiniz. | TED | ويصبح الجلوكوز جزء مهيمنا في الأوعية الدموية فتصبح في الأساس قليل الاحتمال للغليكوز. |
Peki ya çiftleştiklerinde ve onlardan yüzlerce olduğunda ne olacak? | Open Subtitles | نحن مسؤولان عن هذه الجرذان. ماذا سيحدث عندما تتناسل ويصبح هنالك المئات منها؟ |
Birkaç aylık olduğunda daha bağımsız olur ve rengi de annesininkine dönüp grupla daha uyumlu hale gelir. | Open Subtitles | عندما يبلغ من العمر بضعة أشهر ويصبح أكثر استقلالية، سيكتسي لون أمه وينخرط مع المجموعة. |
Küçülen buz tabakaları gezegeni daha karanlık yapar; böylece Dünya daha fazla güneş ışığı soğurur ve daha sıcak hale gelir. | TED | مقلصة صفائح الجليد جاعلة الكوكب أكثر قتامة، بحيث يمتص ضوء شمس أكثر ويصبح أكثر حرارة. |
Nefes analizinin tam açıkladığım gibi ticarileştirildiğini düşünün ve erken teşhisin bir rutin haline geldiğini. | TED | تخيل أن تحاليل التنفس يمكن تسويقها تجاريا كما وصفتها؟ ويصبح الكشف المبكر شيئاً روتينياً؟ |
Her biri hafızasını kullanarak bir kitap haline gelmiş. | Open Subtitles | كل منهم يحفظ كتاب يختاره فى الذاكرة , ويصبح هو الكتب |
İzmaritler kötüdür, çünkü denize dökülüyorlar ve balıklar izmaritleri içip nikotin bağımlısı haline geliyorlar. | Open Subtitles | الأعقاب مضرّة لأنها يتم صرفها إلى البحر فيدخنها السمك ويصبح مدمناً للنيكوتين |
İş, okul, kız arkadaşları devreye girer ve Noel bir zorunluluk haline gelir mümkün olan şeyleri hatırlatmak yerine, kaybedilenleri hatırlatır. | Open Subtitles | العمل والمدرسة والعشيقات تستحوذ ويصبح الكريسماس أقرب إلى شيء عليك الإلتزام به تذكير لما قد ضاع ليس بما هو ممكن |
Ardından yine o eski iğrenç hasta ruhlu canavar haline geri döndü. | Open Subtitles | ثم يعود الامر المروع ويصبح وحشا مريضا كان هكذا |
Gece çökerken, sıcaklık düşüyor ve her yer kristalden bir krallık haline geliyor. | Open Subtitles | "وبحلول الليل، تنخفض درجات الحرارة" ويصبح هذا المكان" "مملكة من الكريستال |
Eğer Washington'da herhangi bir yerde olsaydı, bir ofis binası, bir konferans salonu, barış müzakerelerinin yapıldığı bir yer ve böyle şeyler, bu binanın olduğu her şey olurdu. Ama onu alışveriş merkezi ve Lincoln Anıtı'nın yakınlarına koyma erdemiyle bu yapı alışveriş merkezinde barışın sembolü haline geliyor. | TED | إذا كانت لتكون في أي مكان في واشنطن، وستكون مبنى للمكاتب، ومركز المؤتمرات ، مكان التفاوض من أجل السلام وهلم جرا، وكلها في المبنى. ولكن بحكم اختيار وضعه على مول ، ونصب لنكولن التذكاري، ويصبح هذا الهيكل الذي هو رمز للسلام في مول. |
Bu yıldızların biri ölüp de beyaz bir cüce olduğunda eğer yeterince yakın mesafelerde iseler diğer yıldızdan malzeme çalmaya başlar. | Open Subtitles | عندما يموت أحد النجمين ويصبح القزم الأبيض فلو كان قريبًا بما يكفي فيبدأ بسرقة العناصر من النجم الآخر |
Ve zamanı geldiğinde ve amacımız için daha çok müridimiz olduğunda geldiğimiz yere geri dönebilir ve bize ait olanı alabiliriz. | Open Subtitles | وعندما يحين الوقت ويصبح لدينا مؤيدين كثر لقضيتنا نستطيع أن نعود إلى حيث أتينا |
İnsanlar bana kaba olduğunda biraz şiddete başvurur. | Open Subtitles | ويصبح غاضباً جداً عندما الأشخاص يتصرفوامعيبوقاحة.. |
Fayeen gücü eline alıp petrol bakanı olduğunda, Arcadia'ya anlaşmayı vereceğine söz verdi. | Open Subtitles | وعد الامير فايين أركاديا بان يعطيهم العقد بمجرد ان يستولى على السلطة ويصبح وزيرا للنفط السعر كان |
Fayeen gücü eline alıp petrol bakanı olduğunda, Arcadia'ya anlaşmayı vereceğine söz verdi. | Open Subtitles | وعد الامير فايين أركاديا بان يعطيهم العقد بمجرد ان يستولى على السلطة ويصبح وزيرا للنفط السعر كان |
Eti, dişisinin eti ile kaynaşıyor, dişinin kan dolaşımı erkeğin vücuduna geçiyor, zamanla, bir sperm kesesinden farksız hale geliyor. | TED | ينصهر لحمه بلحمها، ينمو مجرى دمها في جسده، ويصبح ليس أكثر من كيس صغير للحيوانات المنوية. |
Hayat kurtarmak, çocukları eğitmek, ekonomileri geliştirmek, ve daha fazlası neredeyse imkansız hale gelmiştir. | TED | ويصبح شبه مستحيل إنقاذ الأرواح، تعليم الأطفال، تنمية الإقتصاد، أي شئ. |