| Binlerce insan tam veya yarı zamanlı çalışıyor, ve arabalarında yaşıyorlar. | TED | آلاف الناس يعملون بدوام كامل و جزئي، ويعيشون في سياراتهم. |
| Kimler veya neler, bilmiyoruz ama yaşıyorlarsa, ki yaşıyorlar beslenmeleri de lazım. | Open Subtitles | من خلال شيء ما أو من شخص ونحن لا نعرفه لكن هم أحياء , ويعيشون ويعملون ومن ثم يتوجب عليهم الاكل |
| Söylenenler ve tipler canlı ve evimde yaşıyorlar. | Open Subtitles | أن الأساطير والنماذج أحياء ومعافون ويعيشون فى شقتى |
| Sosyal hayatta yaşayan diğer insanlarla iletişim kuran normal bir insan gibi davranmamız için, bir çok şeyin olması gerekiyor. | Open Subtitles | حتى يتثنى لنا التصرف كأشخاص طبيعيين يتفاعلون مع الآخرين ويعيشون داخل فضاء الواقع الاجتماعي |
| Başkalarının evinde saklanıp gizlice orada yaşayan kişilerle ilgili. | Open Subtitles | إنّها حول نزلاء يختبؤون في بيوت الآخرين، ويعيشون هناك بسرّية. |
| Tümü rasyonel olduğu için, bir kez oy verildiğinde, iyi bir hükümet kurarlar ve sonsuza kadar mutlu yaşarlar. | TED | ولأنهم كلهم عقلانييون، حينما يُنتخب أحدهم، فإنهم ينتجون حكومة جيدة ويعيشون في سعادة دائمة. |
| O zaman insanlar iblislere döner ve sonsuza dek yaşar. | Open Subtitles | عندها يتحول البشر إلى شياطين ويعيشون إلى الأبد |
| Sevdikleri hayatta yaşıyorlar, ve yaşadıkları hayatı seviyorlar. | Open Subtitles | ويحبون الحياة التي يعيشون ويعيشون التي يحبون |
| Çürüyen ağaçlarda yer altında, taşların altında yaşıyorlar. | Open Subtitles | ويعيشون في الخشب المتعفّن. يعيشون على الأرض، يعيشون تحت الأحجار. |
| Evlenmişler ve iki çocukları olmuş. Ve Paris'de yaşıyorlar. | Open Subtitles | مثل، انهما متزوجين، لديهما طفلين ويعيشون في مدينة الأضواء |
| İnsanlar birbirine bağlı ve yaşıyorlar. | Open Subtitles | الناس الذين يتواصلون فيما بينهم ويعيشون حياتهم |
| Bazı insanların hiç bir şeyi yok ve sokakta yaşıyorlar. | Open Subtitles | بعض الناس ليس لديهم شئ ويعيشون في الشارع |
| Bu insanlar toprağı anlıyor ve ona göre yaşıyorlar. | Open Subtitles | .هؤلاء البشر يفهمون معنى الأرض .ويعيشون بواسطتها |
| Kızılderililer alkolü terle atıp sonsuza dek yaşıyorlar. | Open Subtitles | الهنود يخرجون الكحول من أجسامهم ويعيشون للأبد .. |
| Başkalarının evinde saklanıp gizlice orada yaşayan kişilerle ilgili. | Open Subtitles | إنّها حول نزلاء يختبؤون في بيوت الآخرين، ويعيشون هناك سرًّا. |
| Ama bence şiddet fikrini her gün bu mahallelerde yaşayan ve çalışan insanlardan ayrı tutmalıyız. | Open Subtitles | ولكن أعتقد أنه علينا فصل فكرة العنف ببعض من تلك الأحياء عن الحياة اليومية للمواطنين الذين يعملون ويعيشون هناك |
| İşte yeryüzünde sörf yapan ve bir rüyayı yaşayan en uç takım. | Open Subtitles | اليكم الفريق الاكثر تطرفا يتزلجون حول الارض ويعيشون الحلم |
| Baron gayri meşru oğlunu ziyaret eder, onun sevgisini kazanır, ve mutlu bir hayat yaşarlar, kabul etmeliyim ki, ...her zamankinden biraz fazla. | Open Subtitles | يقابل البارون ابنه غير الشرعي، و يستعيد عشيقته التى أحبها فى شبابه ويعيشون جميعهم سعداء لبعض من الوقت بعد ذلك |
| Tatlı suda doğar, denizlerde yaşarlar ve vücutlarını inşa eden elementleri toplarlar. | Open Subtitles | ،وُلدو في الماء العذب ويعيشون حياتهم في البحر وهناك يجمعون الموادّ المغذّية التي يبنون بها أجسادهم |
| Yaşlanmaya karşı daha olumlu yaklaşanlar, daha hızlı yürürler, hafıza testlerinde daha iyiler, daha hızlı iyileşir ve daha uzun yaşarlar. | TED | الناس مع مشاعر أكثر إيجابيّة تجاه الشيخوخة يمشون بسرعة أكبر، يكون أداؤهم أفضل في اختبارات الذاكرة، يشفون بوقت أسرع، ويعيشون حياة أطول. |
| Kimi insan kendi içinden gelen sesi açık seçik duyar... ve bu sese kulak verip yaşar. | Open Subtitles | بعض الناس يسمعون اصواتاً داخلية . على نحو مدهش . ويعيشون على ما يسمعون |
| Kimi insan kendi içinden gelen sesi açık seçik duyar... ve bu sese kulak verip yaşar. | Open Subtitles | بعض الناس يسمعون اصواتاً داخلية . على نحو مدهش . ويعيشون على ما يسمعون |