RM: İnsanların bayrağı sevmelerinin sebebi sadece Şikago'yu sevmeleri değil. | TED | رومان: و الأمر ليس مرتبطا بحب الناس لشيكاغو حتى يحبوا علمها |
Buna bakıyordum, ve pek umut verici değil. | Open Subtitles | لقد بحثت في ذلك و الأمر ليس مبشرا للغاية |
Yalnızca ücretsiz çocuk bakımı değil, aynı zamanda bebeğinin sevdiği tek kişi. | Open Subtitles | و الأمر ليس فقط حضانة بالمجان بل انها الشخص الوحيد التي تحبه طفلتك |
Saygısızlık etmiyorum, şahsi bir şey değil ama şimdi atılım zamanı. | Open Subtitles | و الأمر ليس شخصيّاً لكنه الوقت المناسب للأعمال |
Sadece bu şeyi anlamaya çalışıyoruz ve kolay değil, Len. | Open Subtitles | حسنا ؟ نحن جيمعا نحاول حل تلك الأمور ، و الأمر ليس هيّنا ، لين |
Kendi kendime bir teşhis koydum, hiç iyi değil. | Open Subtitles | لقد شخّصت نفسي هنا و الأمر ليس جيدا |
Bu bir sır değil. | Open Subtitles | و الأمر ليس سرا |
Hayır, senin anlaman gerekiyor. Bu benim için de hiç kolay değil. | Open Subtitles | (أنت من يجب عليها التفهُّم يا (ديفياني و الأمر ليس سهلًا علي كذلك |
Hayır, senin anlaman gerekiyor. Bu benim için de hiç kolay değil. | Open Subtitles | (أنت من يجب عليها التفهُّم يا (ديفياني و الأمر ليس سهلًا علي كذلك |
Ve bu kolay değil. Zor bir iş. | Open Subtitles | و الأمر ليس سهلاً إنه عمل شاق |
Şerif Hanscum harika bir iş çıkarmadığından değil. | Open Subtitles | و الأمر ليس و كأن المأمورة (هانكسم) ستقوم بأي عمل من الطراز القديم |
Çok da önemli bir şey değil ayrıca. | Open Subtitles | و الأمر ليس بالغ الأهمّية |