yazıyor. Bu ilham verici bir ifade, buna sonra tekrar deyineceğim. | TED | انه نص يبعث على الالهام و سأعود اليه في نهاية الحديث |
Bu sınıfta hiç olmazsa bir cesur kişi var. Bu mutluluk verici. | Open Subtitles | أرى بأنّه لدينا على الأقلّ شجاعاً بهذا القسم شيءٌ يبعث عن البهجة |
Arkadaşın Marquet'in çağrısıydı. Sırdaşını önden gönderdi. | Open Subtitles | هذا بسبب مكالمة صديقك ماركيوا يبعث مستشارة فورث |
Adamın devlet başkanı ölüyor. O da yurtdışındaki birine hiçbir anlama gelmeyen bir mesaj gönderiyor öyle mi? | Open Subtitles | رئيس الرجل يحتضر، لن يبعث برسالة دولية لا تعني شيئاً لأحدهم. |
Tanrı bana uyarı gönderecek olsaydı bunu çok uzun zaman önce yapardı. | Open Subtitles | اذا اراد الله ان يبعث لي بتحذير كان عليه ذلك منذ زمن |
Sekiz yıldır ondan haber aldığım yok, şimdi kalkmış bana dergi yolluyor! | Open Subtitles | لم تصلنى أية أخبار منه منذ 8 سنوات والان يبعث لى بمجلات ؟ |
Bırakın yapsın, amirim. Moral veriyor. | Open Subtitles | دعه يفعل ذلك أيها المأمور فذلك أمر يبعث على السرور |
Ancak karadeliği çevreleyen süper ısınmış ve parıldayan gaz bulutu bizlere görüntü oluşturabileceğimiz radyo dalgaları gönderir. | Open Subtitles | لكنّ الغاز المتوهّج الفائق السخونة المحيط بالثقب الأسود يبعث موجات لاسلكية يمكن استعمالها للتوصّل إلى صورة |
Fuller telgraf bile yollamadı. | Open Subtitles | حتى " فوللر " لم يبعث لى ببرقية |
Bu posterin etrafında her kim takıldıysa... sapıkça bir mesaj yollamaya çalışıyormuş. | Open Subtitles | أياً من وضع هذا الملصق الإعلاني كان يريد أن يبعث برسالة ملتوية |
- rahatladım. Karım, bunun kötü bir fikir olduğunu düşünüyordu. | Open Subtitles | هذا يبعث على الراحة فزوجتّي ظنّتها فكرة سيّئة |
Asıl endişe verici olansa çoğu kez, kayıtların çalınmasından aylar sonra açıklama yapılmasıdır. | TED | ما يبعث على القلق بشكل خاص حول هذا هو أنه في معظم الحالات، مرت أشهر قبل قيام أي شخص بالتبليغ عن سرقة هذه السجلات. |
Espri anlayışınızı koruyor olmanız memnuniyet verici. | Open Subtitles | أيها السادة , انه شيء يبعث على الرضا أن أراكم و أنتم ما زلتم تتحلون بروح الفكاهة |
Bölgesel finallere kalmak utanç verici bir şey değil bence. | Open Subtitles | لا أعتقد أن الوصول للنهائيات شيء يبعث للخجل |
Kral Süleyman Hazretleri, selamlarını gönderdi, ...ve bana, yani bize, ...siz Majestelerinin arzusuna karşılık, sizinle özel olarak ...görüşmekten memnun olacağını bildirmemizi emretti. | Open Subtitles | جلالة الملك " سليمان" يبعث بتحياته و قد أمرنى قد أمرنا بأن نبلغ جلالتك أنه استجابة لطلب جلالتك |
Yüce Sezar, Prens Commodus, size selamlarını gönderdi. | Open Subtitles | سيدى القيصر ، إن الأمير كومودس " يبعث إليك بتحياته " إنه فى بلد الجليد |
Binbaşı Kitchener selamlarını gönderdi. | Open Subtitles | نعم ، ماجور كيتشنر يبعث بتحياته |
Yeni kralınız, XII. Louis elçisini gönderiyor. | Open Subtitles | "ملكك الجديد , "لويس الثاني عشر يبعث بسفيره |
Adeta bir sinyal patlaması gönderiyor, bize doğru. | Open Subtitles | إنها يبعث بإشارة إنفجار بإتجاهنا |
Eğer Sheldon yatağından kalkıp, yürümeye başlarsa bu cihaz bunu algılayacak ve dizüstü bilgisayarına sinyal gönderecek. | Open Subtitles | إذا خرج شيلدن من غرفته و بدأ بالمشي سيسجل الجهاز ذلك و يبعث إشارة إلى المحمول |
Davalı bu mahkemeyi sadece avukatını gönderecek kadar gereksiz mi görüyor? | Open Subtitles | لكن هل يستخف المدعى عليه بهذه المحكمة ـ حيث أنه يبعث بمحاميه فقط؟ |
Kadınların çöp olduğuna dair mesaj yolluyor olabilir. | Open Subtitles | ربما يريد أن يبعث برسالة فحواها أن النساء بالنسبة إليه مجرد نفاية يجب أن تصرف. |
Sıcaklık onlara zarar veriyor. Evet. Bize yüksek sıcaklık oluşturacak bir şey lazım. | Open Subtitles | سنحتاج إلى الحراره يجب أن يكون معنا شىء يبعث الحراره العاليه |
Banka genelde bunun için mektup gönderir, ben sana kendim söylemek istedim. | Open Subtitles | البنك عادةً يبعث رسالة وأنا أردتُ أن أخبرك شخصياً. |
Sana o mesajı o yollamadı. | Open Subtitles | إنه لم يبعث لكِ تلك الرسالة |
Biliyorum, demin de aradım ama Şerif Romero'nun devriye arabaları yollamaya devam ettiğinden emin olmak istedim çünkü bir süredir ortalıkta araba falan görmüyorum. | Open Subtitles | ولكني فقط أريد التأكد (منالمأمور(روميرو... لا يزال يبعث الدوريات حول المنزل... لأني لم أرى سيارة تسير بالقرب من هُنا لفترة. |
Komik olduğunu bilmiyordum. rahatladım bak. | Open Subtitles | لم أعلم بأنكِ مرِحة ذلك يبعث على الإرتياح |