"يتحمل" - Translation from Arabic to Turkish

    • dayanamaz
        
    • kaldıramaz
        
    • kabul
        
    • dayanamadı
        
    • fazla
        
    • dayanamıyor
        
    • katlanamadı
        
    • kaldırmaz
        
    • kaldıramadı
        
    • buna
        
    • katlanıyor
        
    • üstlenmesi
        
    • karşılıyor
        
    • kaldırabilir
        
    • dayanamıyordu
        
    Hiç bir normal insan evladı böyle bir işkenceye dayanamaz. Open Subtitles لا يمكن لإنسان طبيعي ان يتحمل هذه الدرجة من التعذيب
    Boyun kaslarındaki hasar yüzünden endoskopiyi kaldıramaz. Bu otomatik. Open Subtitles في رقبته لن يتحمل المنظار إنه جهاز إلكتروني
    Çünkü soyut şeylerin sadece kendi beynimizde oluştuğunu bir türlü kabul etmek istemeyiz. Open Subtitles لأنه لا يستطيع أن يتحمل فكرة أن المطلق غير موجود سوى في العقل
    Batıl inançlı zavallı aptal bana inandı. Baskıya dayanamadı. Open Subtitles ذلك الأحمق المؤمن بالخرافات صدقني لكنه لم يتحمل الضغط
    Ve bu şu anlama geliyor; artık vücudunuz daha fazla stresle başa çıkabilir ve kendini daha çabuk iyileştirebilir. TED للمرونة الجسدية، مما يعني أن جسمك يمكن أن يتحمل المزيد من الضغط، ويشفي نفسه بشكل أسرع
    Çok nazik biri ama kan görmeye dayanamıyor galiba? Open Subtitles أنه مؤدب جدا ولكنه لا يتحمل رؤية الدماء، إيه؟
    Sıra sana geldiğinde... kanını kurutma düşüncesine katlanamadı. Open Subtitles لكنه عندما حصل عليكي عندما تحدث اليك لم يتحمل فكرة امتصاص السوائل منك
    Halkım onun yokluğuna dayanamaz. Open Subtitles لا أجرؤ على إحضارها لأن شعبى لا يتحمل غيابها
    Tommy, lütfen, gidelim buradan. Kalbim daha fazlasına dayanamaz! Open Subtitles من فضلك لنخرج من هنا قلبى لن يتحمل أكثر من هذا
    Üstünde bu kadar yükle bu şey daha fazla dayanamaz. Open Subtitles لا يتحمل الخشب المزيد من الأوزان ولا سيما بوجود هذه الأشياء كلها عليه
    Bu yaşlı kayık daha fazlasını kaldıramaz! Cankurtaran salını indirin! Open Subtitles هذا القارب القديم لن يتحمل المزيد، أخرجوا طوف النجاة
    Yapma, bu köprü senin işemeni kaldıramaz. Open Subtitles . ليس على الجسر ، إنه لا يتحمل التسونامي الذي ستحدثه
    - Mütevaziliğe hakkı vardı. - Mütevaziliği kabul etmem. Open Subtitles بما يمكنه أن يتحمل بسخاء أنا لا أقبل السخاء
    Benim gerçek oğlum o iyimisin bablu oğlum yapamadı annesin canının acısına dayanamadı hiç bişeyi önemsemedi annesini bıraktı Open Subtitles هذا هو ابني الحقيقي هل تأذيت يا بابلو ؟ إنه لم يستطع أن يتحمل تألم أمه
    O burada olmaya dayanamıyor, ve ben de onun olduğu yerde olmalıyım. Open Subtitles أنه لا يستطيع أن يتحمل أن يكون هنا, وأنا لابد أن أبقى حيثما يكون
    Ve çocuk, iyi adamın kendisine buna yapacağı fikrine katlanamadı. Open Subtitles إنه لم يتحمل فكرة أن الرجل الطيب قد يفعل هذا له.
    İki kişiyi kaldırmaz. Sallanmasını engelle yeter. Ben kendi kayışımı yolluyorum. Open Subtitles لن يتحمل ثقل شخصين حافظ عليه ثابتاً سوف أرسل لها حمالتي
    Hee. Ta yukarılarda. Ama deliliği daha fazla kaldıramadı. Open Subtitles نعم، لقد كان بمرتبة عالية جدا ولكنه لم يتمكن من ان يتحمل هذا الجنون اكثر
    buna daha ne kadar dayanır bilemiyorum. Open Subtitles انا لست متأكدا كم يستطيع ان يتحمل بعد من هذه الاعاقات
    Bu yüzden 20 yıldır saçmalıklarına katlanıyor. Open Subtitles لهذا قد امضى ال20 سنة الاخيرة يتحمل اخطائك
    Gün olur, birinin, diğerinin hatalarının sorumluluğunu üstlenmesi gerekir. Open Subtitles يأتي وقت نجد أنّ على أحد أن يتحمل المسؤولية عن أخطاء أحد
    Neyse ki, bunu büyük bir soğukkanlılıkla karşılıyor. Open Subtitles لحسن الحظ، إنه يتحمل الأمر بطريقة ناضجة
    Ne yüreğim kaldırabilir bir daha kırılmayı ne de bedenim bir daha terkedilmeyi. Open Subtitles قلبي لا يتحمل أن ينفطر ثانية. ولا أن يخذلني جسدي.
    Kafasını çevirdi, bakmaya dayanamıyordu. Open Subtitles أدار رأسه، لم يتحمل النظر إليه.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more