Dans için iki kişi lazım. Tobias'ında katılmak istemesi lazım. | Open Subtitles | حسناً، ذلكَ يتَطلَّب إثنين يجبُ أن يكونَ توباياس راغِباً بالمُشاركَة |
Motorla çalışan araçlar, gümüş kurşunlar, donabilecek her şeyin korunması lazım. | Open Subtitles | يجبُ أن نحمي الأدواتُ الآليّة والمعداتُ وأيَُّ شئٍ آخرَ قابلٌ للتجمد |
Hayranlarımızı harekete geçirmemiz gerekiyor, Siz ikiniz tüm gün bununla ilgileneceksiniz. | Open Subtitles | يجبُ أن نحفّز محبينا، لذا يجبُ عليكما عملُ مقابلات طوال اليوم |
Uğramam gereken yerler var bugün, geldiğimi haber edebilir misin? | Open Subtitles | لديّ أماكن يجبُ أن أذهب لها. أيمكنُكِ إخبارهُ أنني هنا؟ |
Aslında büyük dalışlarımızdan birini her gerçekleştirdiğimizde Vikipedi'ye girip değiştirmek zorunda kalıyoruz. Çünkü tamamen yanlış. | TED | في الواقع، كل ما أنجزنا هبوطاً مهمّاً كان يجبُ أن نعدّل المعلومات في ويكيبيديا لأنّها خاطئةٌ بالكامل. |
O sizin araştırma danışmanınızdı. Neyin öldürdüğünü bilmeniz gerekir. | Open Subtitles | . لقد كان مُشرٍفا عليك يجبُ أن تعرفي ما الذي قتله |
Kalp kırıklığı öylesine ciddi bir duygusal acıya sebep oluyor ki aklımız bize sebebinin de aynı ölçüde ciddi olması gerektiğini söylüyor. | TED | يُحدث تحطم القلب ألمًا عاطفيًا حادًا، وتقول لنا عقولنا بأن السبب يجبُ أن يكون حادًا بالتساوي. |
Hayır, bundan daha kesin bir sebep lazım. | Open Subtitles | كلا، كلا، يجبُ أن يكونَ سببً أكثرَ تحديداً من ذلك |
Sadece bir kere yapılmalı... ve seni affedebilecek kişiye yapman lazım. | Open Subtitles | يجبُ أن يَحصلَ مَرةً واحدَة و فقَط للشَخص الذي بمَقدورِهِ أن يَعفوَ عَنك |
Ama tavuğun olması için yumurta lazım. | Open Subtitles | نعم، وَ لكن يجبُ أن تملكَ بيضة لتنالَ دجاجة |
Schillinger için tamamen olağanüstü bir şey yapman lazım, ama ne yaptığını ona asla söylememelisin. | Open Subtitles | يجبُ أن تَفعَل شيئاً غيرَ عادي جِداً لشيلينجَر لكن يجبُ ألا تُخبِرَهُ مُطلقاً أنكَ فعَلتَه |
Kabalık etmek istemiyorum ama hattı açık bırakmam lazım. Güle güle. | Open Subtitles | أنا لا أريد أن أبدو وقحة، لكنّي يجبُ أن قفل الهاتف مع السلامة |
Kahretsin o zenciyi yakalamamız lazım. | Open Subtitles | اللعنة، نحنُ يجبُ أن نسمكَ بهذا الزنجيّ. |
Bu yüzden hasta olmadan önce önce alman gerekiyor. Koruyucu ilaç. | Open Subtitles | حسنٌ، لذلك يجبُ أن تأخذيه قبلًا .كيلا تصابي بالمرض، إنّه وقائي |
Bana deli diyebilirsiniz, ama bu odada gördüğüm kişilerin... bilgisayar kullanıyor olması gerekiyor. | Open Subtitles | قولي عَني مَجنوناً، و لكن عِندما أرى أشخاصاً في هذه الغُرفَة يجبُ أن يكونوا يَستَخدمونَ الكمبيوترات. |
- Bilmem gereken bir şey var mı? - Adam ağzını kapalıyordu. | Open Subtitles | ـ هل هناك ما يجبُ أن أعرفه ـ لقد كانَ الرجل يثرثر |
Korumam gereken belirli şeyler. Bu planın her adımını bilmeliyim. | Open Subtitles | أشياء معيّنة أودُ حمايتها يجبُ أن أعرف كافّة تفاصيل الخطة. |
Fakat yönetmen ne yaptığını fark etmek zorunda. | Open Subtitles | لكن المخرج يجبُ أن يكون على دراية بآثارها |
Bilmen gerekir, Wangler sen ve Said hakkında saçma sapan konuşuyor. | Open Subtitles | أنا فقط ظَننتُ أنهُ يجبُ أن تَعرِف أنَّ وانغلَر يتكلم بسوءٍ عنكَ و عَن سعيد |
Zift almak istiyorsan Şerif'ten yazılı bir belge getirmen gerekli. | Open Subtitles | يجبُ أن يكون لك تفويض من العمدة لشراء القطران |
Çocukluğumuzdan beri hep yan rolde oynadım, anlamak zorundasın yani, şu egomanyak, benmerkezci... | Open Subtitles | والآن، يجبُ أن تتفهمين أننا منذُ كنا صغاراً، كنتُ ألعب دور المخادع الثاني لذلك الأناني، المُهتمُ بنفسه |
O noktada memnun olmamam gerekirdi... bir insanın ölümünde, her hangi birisinin. | Open Subtitles | لا يجبُ أن أشعُر بالسعادَة في لحظةِ... موتِ شخصٍ آخَر، أي شخص |
Ön seçimlere kadar beklememiz gerekmiyor muydu? | Open Subtitles | ألا يجبُ أن نعيد النظر في هذا الأمر عندما نكونُ أقرب إلى الانتخابات التمهيدية؟ |
Evet. Bir sorun ama, bunun ceremesini bizim çekmemiz gerekmez. | Open Subtitles | لا، ليس مسموح، لكّن لا يجبُ أن نعاقب بسبب ذلك. |