Bazen insanların hayatlarında değişiklik yapmak zorunda oldukları bir an gelir. | Open Subtitles | أحياناً يأتي الناس لمكان، حيث يجب عليهم صنع تغيير في حياتهم. |
Bu şekilde, daha çok paraları olduğunda, zam aldıklarında, harcamalarını kısmak zorunda kalmazlar. | TED | بتلك الطريقة، عندما يكسبون مالا أكثر ويحصلون على زيادة في الراتب، لا يجب عليهم أن يقلصوا من نفقاتهم. |
Sizin sadece gitmeniz gereken birkaç düzine daha hastalarınız var. | Open Subtitles | حسنًا, لديكم فقط مجموعة من المرضى يجب عليهم أن يغادروا |
Bu, hakkında daha fazla düşünmeleri gereken şeylerden sadece biri. | TED | وهذه أحد الأشياء التي يجب عليهم التفكير بها. |
Tabii ki her zaman onlara bir tıp uzmanı olmadığımı ve mümkünse bir doktora görünmeleri gerektiğini söylüyorum. | TED | وبالطبع، دائمًا أقول لهم أنني لست طبيبة متخصصة، وأنه، إن أمكن، يجب عليهم التحدث إلى طبيب. |
Vermeleri gerekir, ama piç kurularını her zaman yakalamak mümkün değil. | Open Subtitles | يجب عليهم ذلك، ولكنك لا تستطيع دائما أن تمسك الأوغاد الصغار |
Bütün eski mahkumlar şehre gelince kaydolmak zorundadır. | Open Subtitles | كل السجناء السابقين يجب عليهم التسجيل عند الوصول إلى بلدة جديدة |
Onların okula gitmesi, güzel işleri olması ve aileyi desteklemesi gerekiyordu. | TED | هم يجب عليهم ان يكونو بالمدرسة للحصول على أمان وظيفي و دعم العائلة |
Dünya genelinde kamplardaki mültecilerin yaklaşık %80'i kamplarda en az beş yıl kalmak zorunda. | TED | وحول العالم، نحو 80 في المئة من اللاجئين الذين يعيشون في مخيمات يجب عليهم أن يبقوا فيها لمدة خمس سنوات على الأقل. |
Öyle de olmak zorunda değil, sebebini açıklayayım. | TED | ولكن لا يجب عليهم ذلك، دعوني أشرح لكم لماذا. |
Beni çıkarmaları altı saat aldı kaynak makinesi kullanmak zorunda kalmışlardı. | Open Subtitles | لمدة 6 ساعات وقبل أن يتمكنوا من إخراجي وكان يجب عليهم استعمال موقد اللحام للقيام بذلك |
Bilirsin, oyun bittikten sonra, oyuncularla görüşme yapmak zorunda. | Open Subtitles | أتعلم الالعاب تذهب للوقت الإضافي واللاعبون يجب عليهم الحضور للقاء معهم |
Bu yapmak zorunda oldukları bütün iğrenç şeyleri telafi eder. | Open Subtitles | والتي تجعل كل الأمور المقززه التي يجب عليهم فعلها |
İşaretli bölgenin içine 31 Ocak 1940'dan önce yerleşmek zorunda | Open Subtitles | يجب عليهم الأنتقال الى الجزء المخصص لليهود قبل يوم 31 أكتوبر عام 1940 |
Çünkü yapmaları gereken ve yapabilecekleri çok öneri var. | TED | لأن هناك إشارات عديدة توحي بأنه يجب عليهم ذلك وأنه يمكنهم ذلك. |
Anlamaları gereken bu yani, değil mi? | Open Subtitles | و هذا ما يجب عليهم ان يفهموا أليس كذلك ؟ |
İyi bir baba olarak onları yapmamaları gereken bir şeyin... sonuçlarından korumaya çalışır mısınız? | Open Subtitles | وهذه هى الحقيقة, كأب جيد أنت ستسعى الى أن تحميهم من الشىء الذى لم يجب عليهم أن يفعلوه |
Neden neyi yapmaları gerektiğini bilmeyen korkmuş, küçük garip tipler. | Open Subtitles | الشباب الغرباء المضطربون الذين لا يعلمون لماذا يجب عليهم إخبارك بما يفعلون |
- Bir sorum var biri gelip sana, iyi nasihatler verebilmesi için kadın elbisesi giymesi gerektiğini söyleseydi ona ne derdin? | Open Subtitles | اذا قال لك شخصا ما انه يجب عليهم لبس فستانا ليعطو نصائح جيده مالذي تقوله؟ |
Çünkü doktorunuz ilaç kullanırken içmemeniz gerektiğini söyledi.. | Open Subtitles | لأن طبيبكِ يقول ان الأشخاص الذين يتناولون دوائاً لا يجب عليهم الشرب |
Eğer bu ekiplerin, küçük bir start-up gibi hızlı, esnek ve yaratıcı olmalarını istiyorsak onları yetkilendirmemiz ve özerkleştirmemiz gerekir. | TED | إذا أردنا أن تكون هذه الفرق سريعة ومرنة ومبدعة مثل الشركة الناشئة المصغرة، يجب عليهم أن يكونوا مخولين ومستقلين. |
Bu programın ismi "X-ray. " Bütün bebekler yürümeden önce emeklemek zorundadır. | Open Subtitles | شباب هذا البرنامج يسمى أشعة إكس سوف تخوضونه , كل الأطفال يجب عليهم الزحف قبل المشي |
Ama almak için, bir kadına imzalatmaları gerekiyordu. | TED | لكن للحصول عليه يجب عليهم توقيعه من احدى النساء |
Camma, tartışmalarını durdurmak için muhalif tarafların arasına giriyor— otoritesine saygı duymak zorundalar. | TED | تقف كاما بين الأطراف المتنازعة لتمنعهم من القتال يجب عليهم أن يحترموا سلطتها |