Daha iyisi, onu eşsiz kılan nedir? | Open Subtitles | و الأفضَل من ذلك، ما الذي يجعلهُ فريداً من نوعِه؟ |
Çevreyi umursaması onu çatlak mı yapıyor? | Open Subtitles | الرجل يهتمّ بالبيئة وهذا يجعلهُ مجنوناً؟ |
Bir insanın, geçmişinde uyuşturucu kullanmış olması onu suçlu yapmaz. | Open Subtitles | بِسبب شخص لديه تاريخ من تعاطي المخدرات لا يجعلهُ هذا مُجرِم. |
Bir şeylerin hayatımızı kolaylaştırması onu doğru yapmaz. | Open Subtitles | لمجرد أن شيئاً ما يجعل حياتنا أسهل لا يجعلهُ شيئاً صحيحاً |
İşte onu zayıf yapan da bu. | Open Subtitles | ذَلِك يجعلهُ سَرِيْعُ التَّأَثُّر. |
NF2 oldukça yavaş ilerleyen bir kanserdir bu da onu tedavi edilebilir kılıyor. | Open Subtitles | إن أف تو" نوعُ من السرطان" ينمو ببطءٍ شديدٍ للغاية ما يجعلهُ قابلاً للعلاج بسهولة |
Bence onu geren bir şeyi yapmamalı. | Open Subtitles | ليس عليه أن يفعل شيئاً يجعلهُ متوتّراً. |
Sen onu istemiyorsun diye başka biri sevmedi mi onu sanki? | Open Subtitles | أنت لا تُريدينهُ هل ذلك يجعلهُ مكروهاً؟ |
Evet. Ama bu onu doktor yapmıyor. | Open Subtitles | نعم و لكن ذلك لا يجعلهُ طبيباً ؟ |
Sanırım, bu onu büyükbabanız yapıyor, evet. | Open Subtitles | ذلكَ يجعلهُ جدكِ , إذن نعم. |
Bu da onu hâlâ bir tehlike yapıyor. | Open Subtitles | الأمرُ الذي يجعلهُ بشدّة .. |
Evet ama bu onu rahatlatmıyor. | Open Subtitles | أجل, هذا لا يجعلهُ أسهل بالنسبة لـ"آدم". -مرحباً . |
- onu daha tehlikeli yapıyor. | Open Subtitles | فهذا يجعلهُ خطراً بشكلٍ أكبر |
Sana ve onu tehlikeye atan her şey için kızgındı. | Open Subtitles | -إنّه غاضبٌ منك، وهذا يجعلهُ خطِرًا . |
Mark diğer yarısının, güçlü olan yarısının öldüğünü kabullenemedi bu yüzden rol yapıyor ki, bu onu daha tehlikeli hale getiriyor. | Open Subtitles | (مارك) لا يستطيعُ تقبل أن نصفه الاخر نصفهُ الاقوى قد مات و هو يقوم بالتظاهر أنهُ موجود وهذا يجعلهُ أكثرُ خطورة مما هو علية |
Çorba onu mutlu etti. | Open Subtitles | يجعلهُ سعيداً |