Terapinin, insanlar kendilerini daha iyi hissetsin diye yapıldığını sanıyordum. | Open Subtitles | إعتقدت أن العلاج النفسي من المفترض أن يحسّن من شعوري |
Ve senin gibi zenci bir ünlü bizim iyi görünmemizi sağlayacaktır. | Open Subtitles | وشخض شهير أسود مثلك، من شأنه أن يحسّن صورتنا |
Artık bitirdiğine göre, daha iyi hissediyor musun? | Open Subtitles | بما أنّ الأمر انتهى , هل يحسّن ذلك شعوركِ ؟ |
Senin vicdanını rahatlatman, onun daha iyi hissetmesini sağlamayacak Zoey. | Open Subtitles | أتعلمين يا زوي، تطهير ضميرك لن يحسّن حالته |
Fark ettirmeden sana yardımcı olup, kadınlara iyi görünmeni sağlayacak birine ihtiyacın var. | Open Subtitles | تحتاج لشخص يساندك سراً، يحسّن صورتك أمام النساء |
Kendini iyi hissetmeni sağlayacaksa; o gerçekten ölmedi. | Open Subtitles | ربّما يحسّن من شعوركِ بالاستياء أنّها ليست ميّتة فعليّاً |
Bunun, onun hayatını daha iyi bir hale sokacağını da nereden çıkarıyorsun? | Open Subtitles | كيف تعتقدين بأن هذا الفعل سوف يحسّن من حياته؟ |
Senin için iyi birisi olmaya değer. | Open Subtitles | إنّك جديرة بأكون يحسّن المرء نفسه لأجلك. |
Bu tasarımla ilgili, görünümle değil fakat deneyimle ilgili, böylece iyi göründükleri kadar kulağa da iyi gelen, amacına uygun, yaşam kalitemizi yükselten, sağlığımızı, sosyal davranışlarımız ve verimliliğimizi artıran mekanlara sahip olabiliriz | TED | إنها حول التصميم، ليس المظهر، ولكن التجربة، حتى يكون لدينا فضاء يُسمع بنفس الجودة التي يبدو عليها، أن يكون لائقا لغرضه، وأن يحسّن من نوعية حياتنا، وصحتنا وعيشنا الكريم وسلوكنا الاجتماعي وإنتاجيتنا. |
Eğer Amerika'daki herkesin evine... bir şey göndermek istiyorsan... bunu için en iyi yol sudan geçer. | Open Subtitles | إذا تريد لتسليم الشيء... إلى بيت كلّ شخص في أمريكا... الذي يحسّن أوضاع الطريق... |
Hayır, demek istediğim, her şeyi daha iyi yapacak birisi geliyor. | Open Subtitles | لا ، أقصد سيأتى شخص يحسّن كل شىء |
Bunun hiçbir şeyi daha iyi hale getirmeyeceğini biliyorum. | Open Subtitles | انظر ، أعرف أن هذا لن يحسّن الأمور |
Bu yemeği daha iyi hale getirecek tek şey eğer yanımda olsaydı bir sigara olurdu. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي قد يحسّن هذه الوجبة |
- Bazı şeyleri konuşmamak daha iyi. | Open Subtitles | هناك أشياء يحسّن ان لاتقال. |
Böyle dolaşmak iyi geliyor. | Open Subtitles | التجوّل قليلا يحسّن من شعوري |
Böyle dolaşmak iyi geliyor. | Open Subtitles | التجوّل قليلا يحسّن من شعوري |
Bu kendimi daha iyi hissettirmedi. | Open Subtitles | هذا لا يحسّن من شعوري |
Böylece kendini daha iyi mi hissediyorsun? | Open Subtitles | أهذا يحسّن من شعورك؟ |
Daha iyi hissetmeni sağlayacak. | Open Subtitles | يجب أن يحسّن من حالك |
- O zaman daha mı iyi olur? | Open Subtitles | - هل يحسّن ذلك من الأمر |