"يحفل" - Translation from Arabic to Turkish

    • umurunda
        
    • değer
        
    • takar
        
    • umrunda
        
    • umursamıyor
        
    • önemsiyor
        
    • önemsemiyor
        
    Sen onun umurunda değilsin. O sadece ailesini geri istiyor. Open Subtitles إنّه لا يحفل بكَ كلّ ما يريده هو إستعادة عائلته
    Ateş kimin umurunda? Her an gökyüzü parlayabilir ve kimbilir hangi zamana gideriz! Open Subtitles من يحفل بالنار، قد تضيئ السماء في أيّة لحظة، ومَن يدري ما قد يحدث هذه المرّة؟
    Kimse önemsemiyor. Kimsenin umurunda değilsin. Open Subtitles لا أحد يحفل بك، لا أحد يهتم لأمرك البتة.
    Artık değer vermiyor gibi davrandığın biri için büyük zahmet. Open Subtitles هذا جهدٌ شنيع بالنسبة لرجلٍ لم يعُد يحفل بها.
    Hiçbir zaman kendine "kim takar bu boktan geçici işi" ya da "bu sıçtığımın işi hallolsa ne olur" demiyorsun. Open Subtitles حسناً , ألم تسألي نفسك من يحفل بهذا العمل اللعين أو الإنتهاء من هذا الهراء
    Yetimhane ya da yardımseverlik onun umrunda bile değil. Open Subtitles هو لا يحفل بدار الأيتام أو الأعمال الإنسانية
    Şimdi bu çocuğun dikkatimi neden çektiğini anlayabiliyorum. Doğru ya da yanlışı umursamıyor. Open Subtitles "فهمتُ الآن سبب تطلّع هذا الصبيّ إليّ، فإنّه لا يحفل بالخطأ أو الصواب"
    Ama iyi biridir. Seni ve aileni önemsiyor. Open Subtitles لكنّه شخص طيّب، إنّه يحفل بشأنكِ و بشأن عائلتكِ.
    Beş kıtada soykırım olabilir. Milletin umurunda olmaz. Open Subtitles قد تتم إبادة جماعية بالخمسة قارّات، ولن يحفل الناس بشيء.
    Artık onun umurunda değilim. Bunu sen yaptın. Open Subtitles إنّه لم يعُد يحفل بأمري إنّكَ حرصت على تحقيق ذلك
    O tedaviye giden haritayı kurtardı. Ben onun zerre kadar umurunda değilim. Open Subtitles بل أنقذ خريطة الترياق إنّه لا يحفل بي مثقال ذرّة
    Ayrıca buraya gelerek canını tehlikeye atmış olmanın da umurunda olacağını sanmam. Open Subtitles وقطعًا لن يحفل بكونك أصبحت في خطر بحضورك هنا
    Tam da senin nerede olduğunu sormadan önce ki umurunda olan tek şey bu olduğunu düşünüyorum. Open Subtitles قبل أن يسألني مباشرة إن كنت أعلم مكانك والذي أفترض أنه الشيء الوحيد الذي كان فعلا يحفل له
    O kadar para, o kadar ev, o kadar icat dünyanın umurunda olmadı. Open Subtitles برغم كل ثروتي ومبانيّ واختراعاتي إلاّ أن العالم لم يحفل
    "Kim olduğunu kim biliyor ki, kimin umurunda," diye düşündüm. Open Subtitles تراءى في بالي "من يدري "ماقد يحدث؟ من يحفل أصلًا؟
    Benim gördüğüm, ikimizin de değer verdiği birinin bundan rahatsız olması. Open Subtitles بل أُبصر إنسانة يحفل بها كلانا تمرّ بعسرٍ.
    Bunun sebebini anlamaya çalışıyorum çünkü değer verecek bir şey göremiyorum. Open Subtitles أحاول تبيُّن السبب، لأنّي لا أرى فيك ما يستحق أن يحفل به أحد.
    Kim takar ki bu aptal yarışı? Open Subtitles -هذا خطير من يحفل لهذا السباق الغبي بأي حال؟
    Kim takar? Open Subtitles و من يحفل لذلك ؟
    Adam komi. Sence çorba umrunda mı? Open Subtitles إنه النادل، أتظنين أنه يحفل بالحساء؟
    Kimse seni umursamıyor, seni değersiz kürk parçası! Open Subtitles لا أحد يحفل لأمرك ! يا قطعة الفرو عديم الفائدة
    Muhtemelen yeteneğini daha çok önemsiyor. Babası kızının gücünü kullanarak bu duruma geldi. Open Subtitles ربّما يحفل بقدرتها، فإنّ والدها حقق مكانته الحالية اعتمادًا على قدرتها.
    Gördün mü ne yediğini önemsemiyor. Open Subtitles أجل، رأيت، هو لا يحفل بما يأكل

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more