"يحمل معه" - Translation from Arabic to Turkish

    • taşıyor
        
    • taşıyordu
        
    • taşıyan
        
    • Yanında
        
    Dindar olduğunu kabul etmek istemiyor ama Yanında bir Meryem Ana heykeli taşıyor. Open Subtitles لا يريد الاعتراف بأنه متدين لكنه يحمل معه تمثالاً للعذراء مريم
    Bu adam, benim gibi naneli şeker, kalem ve kâğıt mendil taşıyor mu? Open Subtitles هل يحمل معه نعناع وقلم ومناديل طوال الوقت كما أفعل أنا ؟
    Yanında sürekli bir fotoğraf taşıyor: Küçüklüğümden kalan bir aile fotoğrafı. Open Subtitles أصبح يحمل معه هذه الصورة كثيراً، صورة عائلية من طفولتي.
    Kardeşin işin başına geçtiğinden beri o büyük bir mevla paramı taşıyordu. Open Subtitles عندماتوفيشقيقك, كان يحمل معه مبلغاً كبيراً من أموالي.
    - Ve neden Yanında yasadışı uyuşturucu zulası taşıyordu? Open Subtitles لم قد يحضر هذه الإجتماعات و لم يحمل معه
    Bu nehir, günümüzde nehirlerin taşıdıkları her şeyi taşıyan bir nehir: kimyasal kirleticiler, pestisit akıntıları. TED إنه النهر الذي يحمل معه .. كل تلك الاشياء التي يحملها الأنهار هذه الأيام ملوثات كيميائية ومخلفات المبيدات
    Bir çoğunuza bakıyorum ve çoğunuzun Yanında su şişeleri var. TED أرى الكثير منكم، وأكثركم يحمل معه قارورة ماء.
    360 derece görüş açısı sağlayan kamera taşıyor. Open Subtitles كما يحمل معه كاميرا تدوير فوتوغرافي. تسمح بتصوير بزاوية 360 درجة.
    Bu Prens paradan başka bir şey taşıyor. Open Subtitles هذا الأمير يحمل معه ما هو أكثر من النقود
    Evet bu zamanda kim sent taşıyor ki? Open Subtitles أجل, من يحمل معه قروشًا هذه الأيام على أية حال؟
    Feitosa delinin teki, silah taşıyor. Open Subtitles فيتوسا هذا مجنون، يحمل معه مسدساً
    Elinde Gorgon'un kopmuş başını taşıyor. Open Subtitles انه يحمل معه الرأس المقطوع من جورجون.
    O halde, niçin Yanında Meryem Ana heykeli taşıyor? Open Subtitles لماذا يحمل معه إذاً تمثال للعذراء (مريم)؟
    Hım, uzun bir şey taşıyordu. Open Subtitles لقد كان يحمل معه شيئا طويلا
    Bob Yanında hayatından kesitler içeren fotoğraflar taşıyordu. Open Subtitles .. بوب) كان يحمل معه) عدد من الصور من حياته
    Onun eski erkek arkadaşı her an karşısına çıkabilirdi, olmayacak zamanlarda ve olmayacak yerlerde. Açık bir laptop taşıyordu ve zamanla Carol, arabasına sevgilisinin bir GPS takip cihazı koyduğunu fark etti. Bu nedenle cihazı etkisiz hale getirmem için beni aramıştı. TED في كل مره يظهر لها صديقها السابق ، في أوقات وأماكن غير متوقعه ، كان يحمل معه جهاز محمول قيد التشغيل ، ومع مرور الوقت ، أدركت كارول بأن صديقها قد ثبت جهاز تتبع بنظام الـ GPS داخل سيارتها ، لذا إتصلت بي كي أقوم بتعطيل هذا الجهاز.
    Ajax'da cuma geceleri dışarı çıkarken Yanında insülin taşıyan biriyle çalışmıştım. Open Subtitles لقد عملتُ مع رجل كان يحمل معه دائماً إبرة من الانسولين كل ليلة جمعة
    - Peki ya bu listeyi taşıyan adam? Open Subtitles وهذا الرجل الذي يحمل معه القائمة؟
    Hiçbir Nazi öyle bir şey taşımaz Yanında. Open Subtitles ولايمكن للنازى الحقيقى ان يحمل معه دليل كهذا

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more