Dış uzay'ın diğer sınırlardan hiç bir farkı yok. | Open Subtitles | الفضاء الخارجي لا يختلف عن اي حدود اخرى. |
Izgaraya yapışmış bir biftekten hiç farkı yok. | Open Subtitles | الأمر لا يختلف عن قطع اللحم المشوي التي تلتصق على المشواة |
Sonikleyip giriyoruz, tamamen farklı şeyler. | Open Subtitles | استخدام المفك الصوتي ثم الدخول, هذا يختلف عن الدخول عنوة |
Bu burada konuştuğumuz konulardan biraz farklı bir şey çünkü... | Open Subtitles | الـ، اا، أ حسنا، أعتقد أن ذلك يختلف عن الحالات |
Ama görünüşe göre, insanoğlunun açgözlülüğü, Tao Tei'den farklı değil. | Open Subtitles | لكنني أستشفّ أن جشع البشر لا يختلف عن الوحوش الضارية |
Hamster'in bir antilop veya bir çita'dan farklı olmadığını fark ettim. | Open Subtitles | لكن بعد ذلك أدركت أن الهامستر لا يختلف عن الظبي أَو الفهد |
Senin hücrelerin bakterilere ve virüslere benimkilerden daha farklı tepki verirler. | Open Subtitles | الخلايا فى جسمك تقاوم البكتيريا و الفيروسات بشكل يختلف عن خلاياى |
Dürüst olmayan nabız, öfkeli nabız'dan farklıdır. | Open Subtitles | فنبض الشخص الغير الصادق يختلف عن نبض الشخص الساخط |
Bir şeyi yapmak istemekle bir şeyi yapabilmek aynı şey değildir. | Open Subtitles | الرغبة على تحقيق شيء يختلف عن كونك قادراً على على تحقيقه |
babamızın kılıç yolundan bir farkı yok. | Open Subtitles | ومع وجود هذا الحس لدينا، فالأمر لا يختلف عن طريقة والدي في تكريس نفسه للسيف. |
Bunun farkı yok. | Open Subtitles | و هذا جعلك غاضباً و هذا لا يختلف عن ذلك الوضع |
- Bir suçluyu itirafa zorlamak için yalan söylemekten farkı yok. | Open Subtitles | هذا لا يختلف عن الكذب على المجرم لكي يعترف |
Sıradan su işte. Yani Marx'ın bulunduğu sudan hiçbir farkı yok. | Open Subtitles | أعني، لا يختلف عن الماء الذي وجد فيه ماركس |
Eğer emir alamıyorsa, vahşi bir hayvandan hiçbir farkı yok. | Open Subtitles | أذا لم ينصاع الى الأوامر فهو لا يختلف عن الحيوانات المفترسة |
Bize baş kaldıranlardan hiçbir farkı yok. | Open Subtitles | إنه لا يختلف عن أى من الآخرين الذين حولوا ظهورهم لنا |
Tek söylediğim senaryoyu düşünmekle yaşamak farklı şeyler | Open Subtitles | ما أود قوله أن التفكير في الأمر يختلف عن عيشه |
Rahimle vajina farklı şeyler. Hala bir vajinam var. | Open Subtitles | الرحم يختلف عن المهبل لازال عندي مهبل |
Bir öteleme isteği. Bu bilfiil etkili bir reklam kampanyası yapmaktan farklı bir şey. | TED | هذا مجرد تحذير. لذلك ، وهذا يختلف عن الواقع وجود حملة إعلانية فعالة. |
Ona yapmak ise parmağına iğne batırmaktan farklı bir şey değil. | Open Subtitles | لكن بالنسبة إليها لا يختلف عن وخز إصبعها |
Ama görünüşe göre, insanoğlunun açgözlülüğü, Tao Tei'den farklı değil. | Open Subtitles | لكنه يبدو ليّ، جشع البشر لا يختلف عن الوحش "تاو تي". |
Burada işler Amerika'dan farklı. | Open Subtitles | التفوق هنا لا يختلف عن ذلك في أمريكا. |
Genellikle, hukuk sistemi genç mağdurlara ve tanıklara yetişkinlerden daha farklı davranılması gerektiğini idrak etmiş görünüyor. | TED | وعلى العموم، يبدو أن النظام القضائي يدرك أنه يجب معاملة الضحايا والشهود الأصغر سنًا بشكل يختلف عن البالغين. |
Burası Kuzeydoğu'dan farklıdır. | Open Subtitles | هنا يختلف عن الشمال الشرقي |
Uyuşturucu temelli bilinçsizlik, uyumakla aynı şey değildir. | Open Subtitles | فقدان الوعي الناجم عن العقاقير يختلف عن النوم. |
Etkileri orta-verimli bir Amerikan bombasından farksız. | Open Subtitles | التأثير لا يختلف عن تأثير القنبله الأمريكيه متوسطة التفجير |