Biliyor musun, ben Jerry'nin giydiği kot pantolonları çok seviyorum. | Open Subtitles | تعرف , أنا أحب الجينز الجديد الذي كان يرتديه جيري |
Bu fabrikan gelen toz Ravi’nin bıyığını ve giydiği her şeyi kaplıyor. | TED | يغطي غبار هذا المصنع شارب رافي وكل شيء يرتديه. |
Onları giyiyor ve ona ne oluyor bilemiyorum, ama kendisini o kotların içinde çok iyi hissettiği bir gerçek. | Open Subtitles | يرتديه و لا أعرف ما يحدث بالضبط لكن أؤكد لكم أنه يحب مظهره بهذا الجينز |
Herkesin giydiğini giymek istemiyorlar. | TED | إنهم لا يرغبون في إرتداء ما يرتديه الأشخاص الآخرين. |
Evet, ikisi de kumral, biri büyük, diğeri de bu kadar şey giyiyordu, ne bileyim ne giyiyordu. | Open Subtitles | أجل، كلاهما بنيا الشعر أحدهما بهذا الحجم والآخر حوالي.. ويرتدي لا أدري ما الذي يرتديه |
Baban öldüğü gece bunu takıyordu. | Open Subtitles | والدك كان يرتديه بالليلة التي مات فيها. |
Bu Zero'nun giydiği maske değil mi? | Open Subtitles | أليس هذا هو القناع الذي كان يرتديه زيرو ؟ |
Tamircilerin giydiği türden haki renkte bir elbiseydi. | Open Subtitles | كان هذا الزى كاكى اللون و كان مماثلاً للزى الـذى يرتديه الجنـود فـى الجـيـش |
Tess bekliyor, çocuk reyonu, Marshall ve Bradbury. Ufaklık o üstündeki kıyafetleri giydiği sürece onunla beraber şehire inmeyeceğini söylüyor. | Open Subtitles | تقول بأنها لن تأخذ جولة مع ذلك الصبي بما يرتديه من الملابس النتنة |
Bu kıyafeti günlük işlerini hallederken giyiyor daha doğrusu giymek zorunda.. | Open Subtitles | الرداء الذي يرتديه.. و في الواقع لابد منه هو رداء يستعمله في أغلب مراحل عمله |
Çünkü bir sürü kolonya sürünüp çıplakken onu giyiyor. | Open Subtitles | لأنه دائماً ما يرتديه بدون قميص أسفله ويضع الكثير من البرفانات |
İşte insanların ne giydiğini, ne içtiğini, nasıl konuştuğunu falan not alırsın. | Open Subtitles | يدون ملاحظات عما يرتديه الناس و أى التعبيرات العامية يتلفظون بها |
Mağazadaki adam, balıkçıların bunu giydiğini söyledi? | Open Subtitles | الرجل في متجر البضائع الرياضية قال أن هذا ما يرتديه الصيادون |
Bunu en son beni sevdiğini söylerken giyiyordu. | Open Subtitles | لقد كان يرتديه في آخر مرة أخبرني فيها بأنه يحبني |
Paul bazen takıyordu, bazen takmıyordu. | Open Subtitles | أحياناَ يرتديه " بول " وأحياناَ لا |
Bir centilmen, geleneksel olarak mühür yüzügünü sol eline takar. | Open Subtitles | طالما كان يرتديه العملاء في أيديهم اليسرى |
Hayır bu taç, onu denizin sorumlusu olarak takan kişiye yetkiler verir. | Open Subtitles | إن هذا التاج يخول لمن يرتديه بأن يحكم البحار |
Bu bir kravat. Saygıdeğer insanlar böyle giyinir. | Open Subtitles | إنها ربطة عنق هذا ما يرتديه الرجال المحترمون |
Hem de polisin onu garip bir şekilde kendi evinden evine yürümeye çalışırken bulduğu anda üzerinde olmayan pantolonunda. | Open Subtitles | الذي لم يكن يرتديه حين وجدته الشرطة يمشي عائداً إلى المنزل والغريب أنّه كان في المنزل |
Çocuğun giymiş olduğu zırh daha önce hiç görmediğim bir şeydi. | Open Subtitles | ذلك الدرع الذي كان يرتديه لم أرى شيء مثله من قبل |
Halk konserleri de dâhil olmak üzere sürekli olarak, o gece kadar karanlık peçesini takıyor. | Open Subtitles | لأنّه يرتديه على الدوام حتى خلال العروض العامة |
Kısa boylu, bodur, kafası az çalışan, kel bir adamın giyeceği tarzdan bir şey gibi. | Open Subtitles | تبدو كشيء قد يرتديه رجل قصير، ممتلئ، بطيء الفهم، أصلع. |
Benim gibi iri yapılı bir adam ne giydiğine dikkat etmeli. | Open Subtitles | على الرجل ذو البنية الثقيلة أن يحذر لما يرتديه |
Bence Dan'e ne giyse yakışır. | Open Subtitles | أعتقد أن دان يبدو رائعا في أي شيء يرتديه |
Biz bahçıvanız. Bahçıvanlar da bunu giyer. | Open Subtitles | نحن بستانيون هذا ما يرتديه البستانيون |