Onu bulamadım. Babam Rosslar'ı aradı. Onu görmemişler. | Open Subtitles | لم أستطع إيجاده لقد أتصل أبي بعائلة روس لكنهم لم يروه |
Ve o, kantitatif veride ilk başta görmedikleri bir şeyi keşfetti. | TED | وما اكتشفه كان شيئًا لم يروه في البداية في البيانات الكمية. |
Kapat! Arkadaşlarının görmesini isteyeceği türden değil. | Open Subtitles | ليس هذا النوع من الأمور الذي تريد لأصدقائك أن يروه |
Hiç görmediler ki, ışıkları hep açık tuttuk. | Open Subtitles | ، إنهم لم يروه من قبل فدائماً ما يعيشون فى الضوء |
Sonra da insanlara, görmelerini istemediğiniz şeyi göstereceğim. | Open Subtitles | وسأري هؤلاء الناس ما لا تريدونهم أن يروه. |
Tuhaf olan şey, diğer kiracıların onu pek görmemiş olmaları. | Open Subtitles | الغريب فعلاً هو أن المستأجرين الآخرين لم يروه قط. |
Aktörler! Dünya'yı gezerler ama tek Gördükleri sadece bir aynadır! | Open Subtitles | يا للممثلين يسافروا حول العالم وكل ما يروه هو المرآه |
Konuştuğumuz komşular onu haftalardır görmemişler fakat normal olduğunu söylediler. | Open Subtitles | الجيران الذين قمنا بالتحدث معهم لم يروه منذ أسابيع ولكنهم قالوا أن هذا ليس بجديد |
Komşular onu birkaç gündür görmemişler. | Open Subtitles | لكنّهم لم يجدوا أيّ شئ جيرانه لم يروه منذ أيام |
Adli tıptaki adamlar daha önce hiç böyle bir şey görmemişler. | Open Subtitles | رفاقي في مختبر الجريمة، لم يروه هكذا شيء من قبل. |
Sevdikleri herkesi geride bırakıp daha iyi bir yaşam umuduyla uzaklarda, çok uzaklarda, daha önce hiç görmedikleri bir yer için yola çıktılar. | TED | وكل من أحبوهم والانطلاق إلى مكان بعيد جدًا لم يروه من قبل آملين في حياة أفضل. |
Ve daha önce hiç görmedikleri bu biyolojik çeşitlilik arasında dikkatlarini çok hızlı bir şekilde çeken bir tür buldular. | TED | خلال كل هذا التنوع البيولوجي الذي لم يروه من قبل, وجدوا نوع لفت انتباههم بشكل سريع. |
O yüzlük, 20 yıldır ortada görmedikleri büyük miktardaki paranın bir parçası. | Open Subtitles | كانت مئة دولار كجزء من رسم ضخم من المال لم يروه منذ عشرين عاماَ |
Bana söz verdirtmişti, eğer ona bir şey olursa ailesinin görmesini istemediği her şeyi yok edecektim. | Open Subtitles | كانت تجعلني أعدها أنه إن حصل شيئا لها فسأتخلص من كل شيء لا يجب على والديها أن يروه |
Craig'in ailesinin görmesini istemediği şey neydi Will? | Open Subtitles | ما الذي لم يرغب كريغ لوالديه أن يروه,ويل؟ |
Bu genç bayanlar henüz görmediler. | Open Subtitles | هؤلاء السيدات الصغار لم يروه بعد |
Onu bir aydır görmediler. | Open Subtitles | إنهم لم يروه ما يقارب الشهر. |
- Görünen o ki bunu görmelerini istemiyorsun. - Ben de istemiyorum. Ama bunu izlememelerini bu kadar çok istemen benim izlemek istememe neden oluyor. | Open Subtitles | و أنت بكل أسف لا تريد الأخرين أن يروه مما جعلني أريد أن أشاهده |
Eğer böyleyse onu görmemiş böylece ona çarpmışlardır. | Open Subtitles | حسناً إذا كانت القضية هكذا عندها هم لم يروه و هو لم يراهم |
Gördükleri herkesi öldürüyorlar. Bu nedenle ilk biz onları öldürmeliyiz. Tamam mı? | Open Subtitles | إنهم يقتلون من يروه لذلك سنقتلهم أولاً ، مفهوم؟ |
Dumanı görmeden önce kokusunu alırlar. | Open Subtitles | باستطاعتهم أن يشموا الدخان عن بعد تماما كما يروه |
İnsanlar görmek istediklerini görürler. | Open Subtitles | كانوا في الحفلة ويعرفون ما هو آتٍ. يرى الناس ما يريدون أن يروه. |
Dünyanın gördüğü ya da görmediği şeyler sayesinde ortaya çıkan çaba bazıları için yeni bir hayatı kucaklayacak bir umut anlamına geliyor. | Open Subtitles | و العالم يكافح بالمعرفة لما رأوه أو ما لم يروه البعض يتشبثون بالأمل بينما آخرون يتشبثون بحياة جديدة |
Yanınızda başka insanlar da olduğunu ama onu görmediklerini söylemiştiniz. | Open Subtitles | لقد قلت أن آخرين كانوا هناك ولكن لم يروه. |
- Bunun sonu iyi olmayacak. - Arkasında. Asla göremeyecekler. | Open Subtitles | ـ هذا لن ينتهي بخير ـ إنه في الخلف، لن يروه أبداً |
Uzun lafın kısası, ...ailemin, bir daha göremeyecekleri bayağı bir parasını yonttum. | Open Subtitles | حسنا، اختصار القصة أني أخدع عائلتي من أجل مال كثير والذي لن يروه ابدا مره اخرى |
Umarım görmemişlerdir, Tommy. | Open Subtitles | أتمنى أنهم لم يروه تومي أنا |