Ülkenin dört bir yanından geçerek yerleşkeler ve tesislere malzeme sağlayan kuvvetlendirilmiş bir treni çalıştırmak için kullanılıyor. | TED | ويجري استخدامها في تشغيل قطار ضخم ومحصّن يمشي في أرجاء البلاد، يزوّد المستوطنات والمنشآت بالإمدادات. |
Sonunda işe yarayacağını düşündüğüm bir bölme yaptım ve oksijen sağlayan ve içindeki embriyoyu besleyecek bir sıvı geliştirdim. | Open Subtitles | وأخيراً صممت تجويف، أعتقد أنه يعمل واخترعت سائل يزوّد هذا التجويف بالأكسوجين ويغذي الجنين في الداخل |
Ladin ve köknar ormanlarının içinden geçen bir yol bu vahşi müziği durup dinlemek için güzel bir yer sağlıyor. | Open Subtitles | طريق يخترق غابات شجر التنوب البعيدة يزوّد مكاناً جيّداً للوقوف والاستماع لهذه الموسيقى البرّيّة. |
Cevap ne olursa olsun, gençler ebeveynlerine yiyecek sağlıyor ve karşılığında başlarını sokabilecekleri bir evleri oluyor. | Open Subtitles | مهما كان الجواب، يزوّد الصغار آباءهم بوجبة، وبالمقابل يحصلون على مأوى. |
İnsani yardım dünyası için bu veri insanları fakirlikten nasıl kurtarabileceğinizle ilgili bilgi sağlar. | TED | للعالم الإنساني، هذا يزوّد بالمعلومات عن كيفية إخراج الناس من براثن الفقر. |
İn, bir kısım koruma sağlar, ama sorun olan hava değildir. | Open Subtitles | يزوّد العرين المأوى، لكن الطقس ليس المشكلة. |
Ancak yavrularına daha uzun süre güvenli barınak sağlayan balıklar da vardır. | Open Subtitles | هناك سمك، من ناحية أخرى، يزوّد صغاره بمأوى آمن لوقت أطول. |
Binaya güç sağlayan özel bir elektrik dağıtım kutusu olmalı. Onu bulun. | Open Subtitles | لابد من وجود صندوق وصل كهربائي خاص يزوّد المبنى، جديه. |
Binaya güç sağlayan özel bir elektrik dağıtım kutusu olmalı. Onu bulun. | Open Subtitles | لابد من وجود صندوق وصل كهربائي خاص يزوّد المبنى، جديه. |
Ve birden bire cihat ağına iletişim ekipmanı sağlayan bir deha terörist damgası yedi. | Open Subtitles | وفجأة تُصبح العقل الارهابي المدبرّ الذي يزوّد شبكة الجهادين بمعدات اتصال |
Gezegenin koruyucu atmosferini tutabilmesini garantiledi Dünya'ya tehlikeli güneş rüzgârlarına karşı manyetik bir kalkan verdi ve bize iklimsel dengeyi sağlayan Ay'ı miras bıraktı. | Open Subtitles | ضمن أن الكوكب تمسّك بغلافه الجوي الواقي. أعطى الأرض درعاً مغناطيساً ضد الرياح الشمسية الخطرة. وترك لنا القمر الذي يزوّد الاستقرار المناخي. |
Aslında, Meteor Şehri'ne çöp adı altında silah ve değerli metalleri sağlayan da Mafya cemiyeti olmalı. | Open Subtitles | بالحقيقة ثمّة من يزوّد "مدينة الشهاب" بالأسلحة والمعادن النفيسة بحجّة النفايات. إنّهم بالتأكيد اتّحاد المافيا. |
Bunun gibi bir enkaz harika bir temel sağlıyor. | Open Subtitles | حطام كهذا يزوّد أساساً ممتازاً. |
Silahları kim sağlıyor. | Open Subtitles | من يزوّد الأسلحة؟ |
Yaşamın gerektirdiği her şeyi sağlıyor. | Open Subtitles | ...يزوّد الحياة بكل ما تحتاجه |
Metrolar... Ayrıca ılık, kuru hava sağlar. | Open Subtitles | قطار الأنفاق ، الذي يزوّد بالهواء الجاف أيضاً إنّهم منفّسون |
Yumurtanın içeriği, kuluçka süresi boyunca besin sağlar. | Open Subtitles | يزوّد محتوى البيضة الغذاء أثناء فترة الحضانة. |