| Sonuç olarak insanlara yardım edecek bir şey yapmanın ne demek olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعرف كيف تكون صناعة شيء مضر لأنه قد يساعد الناس في نهاية المطاف |
| Söylemem gerekenlerin, insanlara yardım edebileceğini düşündüm. | Open Subtitles | أعتقد بأنه ما يمكنني قوله قد يساعد الناس |
| Kendimi kandırmıyorum, işim dünyadaki en önemli iş değil, ama insanlara yardım eden bir yerde çalışıyorum ve bunun bir parçası olduğumu sanmıştım. | Open Subtitles | أنا لا أخدع نفسي، أعلم أن وظيفتي ليست أهم وظيفة في العالم لكنني اعمل في مكان يساعد الناس ودائماً مارأيت أنني جزء من هذا |
| Benim başlattığım bu küçük olayı insanlara yardım eden bir yere dönüştürmüşsün. | Open Subtitles | حوّلت عمليتي الصغيرة إلى مكان يساعد الناس بالفعل. |
| Ve sonra insanların kendilerini daha iyi ettikleri o tüm yolları düşünmeyi başladım. | TED | و ثم بدأت أفكر بكل الطرق التي يساعد الناس بها أنفسهم. |
| Genellikle insanlara yardım eder bazen de kontrolünü kaybeder, ama o kötü biri değildir. | Open Subtitles | هو عادة يساعد الناس لكنه احيانا يفقد السيطرة لكنه ليس شخصاً سيئاً |
| Böyle kriz zamanlarında insanlara yardım ettiğini duydum. | Open Subtitles | فقد سمعتُ أنّه يساعد الناس في هذه الأزمة. |
| Sanırım belediye başkanıyla konuşabiliriz. Böyle kriz zamanlarında insanlara yardım ettiğini duydum. | Open Subtitles | افترض أنه يمكننا التحدث مع العمدة فهو يساعد الناس في أوقات الأزمات تلك |
| Çnükü en iyi arkadaşım öldü, ve insanlara yardım etmeye çalışıyordu, o yüzden aslında bunu bugün... konuşmak için kusursuz bir gün. | Open Subtitles | لا أفهم لم يجب علينا أن نتحدث عن هذا اليوم لان صديقي المفضل قد مات و قد مات وهو يحاول ان يساعد الناس |
| Barry Flynn insanlara yardım eden iyi bir insan, onu bulmanı istiyorum. | Open Subtitles | و أردت حقا أن اتعلم العزف على المزمار و باري فلين رجل جيد يساعد الناس حقا |
| Bu çalışmanın tek amacı AZT'nin insanlara yardım edip etmediğini belirlemek. | Open Subtitles | رايون هدف هذه الدراسة هو معرفة إن كان إي زي تي يساعد الناس |
| O zaman dinleyin, haberlerim var; gerçekten insanlara yardım edeceğim bir işe girmeye karar verdim. | Open Subtitles | اسمعوا لدي اخبار مهمة وهي انني قررت ان احصل على عمل في الحقيقة يساعد الناس |
| İnsanlara yardım edebileceğim ve tiksinmeyeceğiniz hangi işler var? | Open Subtitles | حسناً اي عمل يمكنني فعله بحيث يساعد الناس ولا يقززكم ؟ |
| Ona en çok ihtiyacı olan insanlara yardım etmeyecekse bir kahraman ne işe yarar? | Open Subtitles | ما الجيد في بطل لا يساعد الناس وقتما يحتاجوه بشده؟ |
| Sorunlu insanlara yardım etmek uzun zamandır aile geleneğimiz. | Open Subtitles | يساعد الناس المضطربين كان هذا عمل العائلة لوقت طويل |
| Oyun içindeki masumları umursayan insanlara yardım etmek isteyen ilk oyuncu sendin. | Open Subtitles | أنت أول لاعب يهتم لما حدث للأبرياء في اللعبة لاعب يريد حقّاً أن يساعد الناس |
| Bu adam insanlara yardım etmek için hayatını riske atmış ve ölümüne sebep olan şey bu olabilir. | Open Subtitles | هذا الرجل خاطر بحياته كي يساعد الناس وهذا كاد أن يتسبب في مقتله |
| Bu adam insanlara yardım etmek için hayatını riske atmış ve ölümüne sebep olan şey bu olabilir. | Open Subtitles | هذا الرجل خاطر بحياته كي يساعد الناس وهذا كاد أن يتسبب في مقتله |
| Angel gece-gündüz çalışıyor iblislerle savaşıp insanlara yardım ediyor ama zam almalıyım. | Open Subtitles | لكى يساعد الناس... فى محاربة الشياطين... نحتاج إلى علاوات |
| Çünkü biliyorum ki o gün insanlara yardım ettim. | Open Subtitles | لأنني أعرف أنني فعلت شيئاً يساعد الناس |
| Araştırmamda, insanların en iyi hallerini ortaya çıkarmakta önemli bir etken keşfettim: bireysel düşünce. | TED | في أبحاثي، عندما ألاحظ ما يساعد الناس على أداء أفضل ما لديهم في العمل، وجدت عاملاً مساهماً قوياً: الاعتبارات الفردية. |