"يسعدني ذلك" - Translation from Arabic to Turkish

• Çok isterim
• Seve seve
• Memnuniyetle
• çok isterdim
• hoşuma
• Zevkle
• Buna sevindim

Çok isterim ama küçük intiharcı Mary'nin ayak işlerini yapmak zorundayım.
يسعدني ذلك ولكن عليّ قضاء بعض المهام للسيدة المنتحرة

Çok isterim fakat, o kadar param yok.
يسعدني ذلك ولكني لا أملك المال ولا الدرجات المطلوبة.

Koruyucu meleğim, Seve seve yaparım.
سأدفعُ لك 10 دولارات لكل ساعة أنتِ ملاكي الحارس ، يسعدني ذلك

Seve seve, tabi önce... altınları bana vererek beni minnettar kılarsanız.
يسعدني ذلك جداً ، لكن أولاً أعطني الذهب

Memnuniyetle, dinle beni bi' seni şirkete getirdiğimde ve sen kıç tekmelediğinde onu ben yapmış gibi görüneceğim.
يسعدني ذلك لأنه إذا جلبتك و تبدو ناجحاً أنا سأبدو ناجحاً

Hayır, çok isterdim ama gitmem gereken bir yer var.
هذا أقل واجب. يسعدني ذلك ولكن عندي ارتباط ضروري، لذا...

"ben demiştim" demek hiç hoşuma gitmiyor ama...
حسناً، لا يسعدني ذلك ."بأن أقول لك، "قلت لك هذا مسبقاً

Zevkle, efendim.
يسعدني ذلك سيدي

Buna sevindim ama senin yerinde olsaydım incinmiş, sinirli, hatta nefret dolu olurdum.
أعني، يسعدني ذلك ولكن لو كنتُ مكانكَ لجرحَت مشاعري ولغضبتُ وتقززتُ أيضاً

Bu ne hoş, Çok isterim.
هذا لطف كبير يسعدني ذلك

Elbette, Çok isterim.
بالطبع . يسعدني ذلك

Çok isterim. Tamam. Ceketimi alayım.
يسعدني ذلك - حسناً، سأحضر معطفي -

Elbette. Çok isterim.
بالتأكيد يسعدني ذلك

Seve seve katılırım. Bir sandalye alayım.
يسعدني ذلك دعاني أحضر كرسياً آخر

Seve seve, ortak.
يسعدني ذلك يا شريكي.

Evet, Seve seve.
اجل, يسعدني ذلك

Voidbot yazılımını alır almaz Memnuniyetle yaparım.
يسعدني ذلك حال حصولي على برنامج "فويدبوت"

Elbette. Memnuniyetle.
بالطبع يسعدني ذلك

Tanrım, Lis, çok isterdim ama, gerçekten iyi bir zaman değil.
يسعدني ذلك يا (ليس) ولكن هذا الوقت غير مناسب.

- çok isterdim, Harry, ama olmaz.
يسعدني ذلك (هاري)، لكن لا أستطيع

Gerçekten hoşuma gitmedi.
ولم يسعدني ذلك.

-Teşekkür ederim. Bu çok hoşuma gider.
شكراً، يسعدني ذلك

- Zevkle.
يسعدني ذلك

Buna sevindim.
يسعدني ذلك