Wilma, o para olmasaydı bir çocuk evlat etmelerine izin vermezlerdi. | Open Subtitles | ويلما ، من دون ذلك المال لن يسمح لهم لتبني طفل |
Başkanı 3.dünya savaşını başlatmaya zorluyorlar. O da buna izin veriyor. | Open Subtitles | إنهم يسحبون الرئيس لتوقيع على الحرب العالمية الثالثة، وهو يسمح لهم |
Tabi ki, sıradan insanların , İmparatora bakmaya izinleri yoktur. | Open Subtitles | بالطبع .. الناس العاديون لا يسمح لهم بالنظر إلى الإمبراطور |
Kendi hükümetlerinden korktuklarını söyleyen insanlar gerçekten umarım ki, anlarlar [Çevre teknisyeni] kendi hükümetlerine katılma izinleri vardır şirketlerin yaptığı hiç bir şeye katılmalarına izin yoktur. | Open Subtitles | بأنه مسموح لهم أن يشاركوا بحكومتهم لم يسمح لهم بالمشاركة في أيّ شئ المؤسسات تفعل ذلك. |
- Değil, içeri sadece kraliyet ailesi ve soylular girebiliyor. | Open Subtitles | لا ، فقط العائلة المالكة وحاشيتهم هم مَنْ يسمح لهم |
Sadece çocuklu aileler girebiliyor. | Open Subtitles | فقط اولياء الامور الذين لديهم اطفال يسمح لهم بالدخول |
Hayat kadınlarının, aktörlerin, ve de temiz olmayan tacirlerin törene katılması yasaktır. | Open Subtitles | العاهرات ، والممثلين . والتجار القذرين لن يسمح لهم بالحضور |
kendileri için yaratmaları istenmişti. Ve bu hata yapmalarına, işlemelerine ve öğrenmelerine izin verdi. | TED | فهذا المشروع في الاساس للطلاب .. وكان يسمح لهم ان يفشلوا فيه .. وان يعدلوا طريقته .. وان نظم التعليم المُتأتية منه |
Bu durum onlara halk sağlığı problemlerini ve en az tehdit eden yollarla kendi çözümlerini, en uyuşan ticari çıkarlarını ifade etmelerine izin veriyor. | TED | يسمح لهم ذلك بتأطير مشاكل الصحة العامة وحلولها بطرق أقل تهديداً، ومنسجمة أكثر مع مصالحهم التجارية. |
Bu onlara herhangi bir atom örgüsü içindeki bağların düğüm noktalarını bulmalarına izin veriyor. | TED | يسمح لهم هذا بالعثور على العقد الروابط في أي شبكة ذرات. |
Takamazlar veya takmalarına izin verilmez demiyorum sadece genellikle takmamayı tercih ediyorlar. | TED | لا أقصد أنهم لا يستطيعون أو لا يسمح لهم بارتدائها. إنهم فقط غالبا ما يفضلون عدم ارتدائها. |
Şu anda olmasada, çiftçilerin hastalıkları azaltmak için yemlere arsenik koyma izinleri vardı. | Open Subtitles | حتى وقت قريب، كان المزارعون يسمح لهم بوضع الزرنيخ في تغذيتهم للحد من الالتهابات |
İlaç kullanma izinleri yoktu. | Open Subtitles | -لم يسمح لهم باستخدام المبيدات |
Gemiye sadece kaptan, yönetici subayı ve mürettebattan bir kaç kişi girebiliyor. | Open Subtitles | فقط قبطان السفينة و الضابط التنفيذي و عدد قليل من طاقم السفينة يسمح لهم بالدخول. |
Böylece hortumlular hem erkek, hem de kadınlarla ilişkiye girebiliyor. | Open Subtitles | وهذا يسمح لهم بممارسة الجنس مع الذكور والإناث |
Depo ajanlarının obje kullanmaları yasaktır. | Open Subtitles | و عملاء المستودع لا يسمح لهم أن يستخدموا هده القطع الأثرية |
Polis memurlarının taraf olması yasaktır. | Open Subtitles | ضباط الشرطة لا يسمح لهم بالتحيزّ |