Amy, şu anda sanki Mike kendini kapana kısılmış gibi hissediyor. | Open Subtitles | أتعلمين يا آيمي، أظنُ أن مايك يشعر بأنه في ورطةِ الآن |
öyle hissediyor ki -- El Cezire Uluslararası'nda öyle hissediyor ki medyayı, Doğu ve Batı arasında köprü kurmak için kullanabilir. | TED | بحيث أن شعوره الآن بأنه في قناة الجزيرة العالمية لأنه يشعر بأنه يستطيع إستخدام الإعلام لتجسير الهوة بين الشرق والغرب. |
Bay Carl Leammle bu filmidostça bir uyarıda bulunmadan sizlere sunmanın pek nazikçe olmadığını düşünüyor. | Open Subtitles | السيد كارل لاميلي يشعر بأنه من غير الطيب أن نقدم هذه القصه بدون أي كلمه كتحذير ودي |
Evet, evet. Kendisi iyi hissetmiyor. | Open Subtitles | نعم.نعم.نعم أنه يشعر بأنه ليس على مايرام |
Onun sana ihtiyacı varmış gibi değil, senin ona ihtiyacın varmış gibi hissetmesini sağlamalısın. | Open Subtitles | عليكِ أن تجعليه يشعر بأنه ..ليس هو من يحتاجك. بل أنتِ من تحتاجين إليه. |
Ve tüm bu olanlardan sonra, başka şansı olmadığını düşünüyordur. | Open Subtitles | و بع أن يعبر كل شيء يجب أن يشعر بأنه ليس لديه أي خيار آخر |
Kendini iyi hissetmediğini, konuk odasında biraz kestireceğini söyledi. | Open Subtitles | قال بأنه لا يشعر بأنه بخير وذهب لغرفة الضيوف ليأخذ قيلولة. |
Toplantıya gelmemiş olmasına rağmen dışlanmış hissediyor ve öfke nöbetlerine giriyor. | Open Subtitles | بالرغم من أنه لم يأتي للإجتماع يشعر بأنه تم تغافله ورميه خارجـًا |
Fikrim yok, ama biraz dışlanmış olduğunu hissediyor. | Open Subtitles | ليس لديّ فكرة،ولكنه كان يشعر.. بأنه مُميز بسبب هذا.. |
Reddedilmiş hissediyor ama bundan daha fazlası var. Kişisel bir şekilde yanıltıldığını hissediyor. | Open Subtitles | فهو يشعر بأنه مرفوض، بل أكثر من هذا فهو يشعر بالظلم شخصياً |
Hava soğuk, karnı aç şimdi de tümüyle terk edilmiş hissediyor. | Open Subtitles | يشعر بالبرد و جائع و الآن يشعر بأنه مهجور تمامًا |
Şanslı olduğunu hissediyor sanırım. | Open Subtitles | يشتري تذاكر اليانصيب افترض أنه كان يشعر بأنه محظوظ |
Bazılarımız kendini bir kutu bozuk süt gibi hissediyor. Alın kırışıklıklarının ortasındaki son kullanma tarihi geçmiş gibi. | TED | بعضنا يشعر بأنه علبة حليب، علبة حليب قديمة... مع تاريخ انتهاء صلاحية مطبوع على جبيننا المتجعد... |
Aslına bakarsan bence oğlunu sana kaptırdığını düşünüyor. | Open Subtitles | أعتقد أن لها علاقه مع الحقيقة يشعر بأنه فقد ابنه لك |
- Sizin affınızı hak etmediğini düşünüyor. | Open Subtitles | أنّه يشعر بأنه لا يستحق مغفرتكِ لماذا؟ |
Efendi Jiro, sizleri hizmetinde tutmanın, pek akıllıca olmayacağını kendi efendisine ihanet edenlerin başkalarına da ihanet edebileceğini düşünüyor. | Open Subtitles | ،بعد تفكير متأني فإن الأمير (جيرو)يشعر بأنه من غير الحكمة أن يضم لخدمته رجال قاوموا بخيانة أسيادهم بينما كانوا مستشارين لهم |
Yanıldığını söylüyor.Kendini özgür hissetmiyor. | Open Subtitles | لقد كان على خطأ. وهو لا يشعر بالحرية بل يشعر بأنه |
- Paul kendini iy hissetmiyor. - Klozete mi sıkışmış? | Open Subtitles | إن بول لا يشعر بأنه على ما يرام |
Bakanım kendisini iyi hissetmiyor mu? | Open Subtitles | هل الوزير لا يشعر بأنه على ما يرام |
Bu şekilde herkesin kendini önemli hissetmesini sağlıyorsun. | Open Subtitles | بهذه الطريقة، تستطيع جعل الجميع يشعر بأنه شخص مهم |
Baskın olan partner, uysal olanın yenilmez hissetmesini sağlıyor. Yapması söylenen şeyi yapmasının bir ödülü bu. | Open Subtitles | الشريك المهيمن يجعل المطيع يشعر بأنه منيع هذه جائزته لفعله ما يطلب منه |
Belki tıptan koptuğunu düşünüyordur. | Open Subtitles | ربما أصبح يشعر بأنه يفقد التواصل مع الطب؟ |
Beni aradı ve iyi hissetmediğini söyledi. | Open Subtitles | لقد اتصل بي , أخبرني أنه لا يشعر بأنه بخير هل سقط في الطريق ؟ |
Bunu gözü kapalı yapabilecek ama yine de annesini değerli hissettirmek isteyen bir erkek. | Open Subtitles | رجل أظن بأنه يستطيع أن يفعلها وهو مغمض العين ولكنه لازال يريد أن تفعلها له أمه حتى يشعر بأنه جدير بالإهتمام |