"يصعُب" - Translation from Arabic to Turkish

    • çok zor
        
    • zordur
        
    • zorlanıyorum
        
    • zorlaşıyor
        
    Ancak sürekli hareket halindeki arazide hayatta kalmasını sağlayacak olan bu avı bulmak çok zor. Open Subtitles لكن الفريسة التي يعتمد عليها يصعُب إيجادها في هذه البيئة المتحرّكة باستمرار
    Haydi ama, foto grafik hafızamın bu soktuğumun bilgilerini hatırlamaya çalışması siz başımda dır dır ederken çok zor. Open Subtitles امتلاك ذاكرة فوتوغرافية ومُحاولة تذكر كل هذا الهراء يصعُب مع إستمرار نقاشكم.
    Bazı yerlere ulaşabilmek diğerlerinden daha zordur. Open Subtitles بعض الأماكن يصعُب الوصول إليها من أماكن أخرى
    Bu topluluk öylesine uyum içindedir ki aynı yerde kitlesel katliamların... yapıldığına inanmak zordur. Open Subtitles الجماعة غاية في التناغم، بحيث يصعُب التصديق بأن هذا المكان هو أيضاً مرتع قاتل مُتمرّس.
    Sabaha kadar havuzda bir ceset olduğunun fark edilmediğine inanmakta zorlanıyorum. Open Subtitles لقد وجدت الأمر يصعُب تصديقُه أنهُ لم يكُن أحد يعلم حتي الصباح.. أن هُناك أحداً شخصُاً ما هُناك.
    Konuşmakta gittikçe zorlanıyorum. Open Subtitles يصعُب عليّ التحدث تدريجياً.
    İşe yarıyorlar. Etkileri geçtiği zaman durum birazcık zorlaşıyor, hepsi bu. Open Subtitles إنها تعمل، لكن يصعُب الأمر عندما يبطل مفعولهم.
    Bunu anlamanın senin için çok zor olduğunu biliyorum ama bu kadının nerede olduğu konusu beni ciddi şekilde ilgilendiriyor. Open Subtitles أعرف أن هذا يصعُب عليكِ فهمه. لكن هناك قدر ضروري متبقي فيما يتعلق بإنهاء علاقتي بتلك المرأة.
    Seni bulmak çok zor oldu sürtük. Open Subtitles أنتِ عاهرة يصعُب العثور عليها.
    - İnanması çok zor. Open Subtitles إنهُ أمرٌ يصعُب تصديقه، أتعلم؟
    Ve evet, durup da izlemek çok zor. Open Subtitles ونعم، يصعُب الوقوف بجانبهم ومشاهدتهم.
    Böylesi şeytani bir zekaya sahip şifreleme sistemi sayesinde oradaki 20 ya da 30 bin sitenin --tam sayıyı bilmiyoruz-- kapatılması çok zor. TED وبسبب نظام التشفير شديد الذكاء هذا، فإن العشرين أو الثلاثين ألف موقع التي تُدار هناك -لا نعلم عددها تحديدًا- يصعُب إغلاقها للغاية.
    Muhteşem ama utangaç bir bitki, bulması zordur. Open Subtitles نباتٌ نفيسٌ ولكنّه خجول، يصعُب العثور عليه.
    Etrafta siviller varken birini öldürmek çok daha zordur. Open Subtitles فإن اغتيال أحدهم يصعُب .بوجود المدنيين بالأرجاء
    Fark edilmeleri zordur, ama burada bir tane var işte. Kes sesini be adam! Open Subtitles يصعُب رصدهم ولكنني وجدت واحد هنا.
    Kontrolü zordur. Open Subtitles انها فقط شئ يصعُب التحكم به
    Her nefeste daha da zorlanıyorum. Open Subtitles تنفُّسي يصعُب مع كلّ نفسٍ.
    Her nefeste daha da zorlanıyorum. Open Subtitles تنفُّسي يصعُب مع كلّ نفسٍ.
    Etkileri geçtiği zaman durum birazcık zorlaşıyor, hepsi bu. Open Subtitles لكن يصعُب الأمر عندما يبطل مفعولهم.
    Deb'e verdiğim sözü tutmak giderek zorlaşıyor. Open Subtitles وعدي لديب يصعُب باستمرار

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more