Arılar Fenway Park'ın bahçesine uçuyor. | TED | يطير النحل مباشرة إلى الفناء الخارجي لمتنزه فينواي |
Ve sarı-yeşil kıyafetli olan ise baş aşağı uçuyor. | TED | والأخر بالبدلة الصفراء والخضراء هو يطير رأسياً للأسفل |
Önümüzde uçan şu kuşa bakın. Araba ona tepki veriyor. | TED | شاهد هذا الطير الذي يطير أمامنا. السيارة تتفاعل مع ذلك. |
Ben hiç Mach 2 (680m/s) civarında uçan bir kuş görmedim. | TED | لم أشاهد في حياتي طائر يطير بسرعة تعادل ضعفي سرعة الصوت. |
Sanki bir gölgeymiş gibi uçar ve asla aynı yerde kalmaz. | Open Subtitles | كان يطير كما لو كان شبحا, ولم يستمر فى مكان واحد |
Bir de biri onu evinin üzerinde uçarken görüp uzay gemisi sanmış. | Open Subtitles | ورجل رآه يطير حول بيته لكنه ظن أنه مجرد سفينة فضائية رخيصة |
uçup gitmesinden korktuğum için, bir ağaçmışım gibi yapmaya başladım. | Open Subtitles | كنت خائفا أن يطير بعيدا لذا فقد إدعيت نفسي شجرة |
suraya bakin! se Post, "uçuyor". | Open Subtitles | و الأن أنظروا جريدة البوست عنوانها إنه يطير |
Büyük Kanyon üzerinden hizla uçuyor, digeri de öyle. | Open Subtitles | إنه يطير مثل الخفاش فوق الوادي الكبير و الأخر |
Tanrım, gazla uçuyor olmalı. | Open Subtitles | يا إلهى, لا بد من أنه يطير بواسطة البخار |
Ve uyku perisi çatıdan çatıya uçuyor. | Open Subtitles | و السّيدِ ساندمان يطير مِنْ سقفِ إلى سقفِ |
Metro Şehri üzerinde uçan tanımlanamayan bir cisim tespit ettik, efendim! | Open Subtitles | نحن نتعقب جسم مجهول الهوية يا سيدى يطير فوق مدينة مترو |
Bir keresinde adamın biri uçan bir şey tarafından çekilen bir kızakla gelmişti. | Open Subtitles | رؤوس سحرية و خواتم و هناك ذلك الفتى كان يمتطى مزلج يجعله يطير |
Ve ayrıca bu bilgisayar ekranımız etrafta uçan sivrisinekleri aslında gerçekten görebiliyor. | TED | و لدينا شاشة الكمبيوتر هذه يمكنكم بالفعل رؤية الناموس وهو يطير. |
Albatroslar birkaç hafta boyunca sık sık altı, bazen de on bin mil onları bekleyen yavrularına bir besin, büyük bir yemek ulaştırmak için uçar. | TED | يطير القطرس 6 ألاف وأحيانًا عشرة آلاف ميل مدة عدة أسابيع للحصول على وجبة واحدة، وجبة واحدة كبيرة، لأطفالهم المنتظرين. |
Hint Okyanusu'nda geceleyin 2,424 metrede uçarken. | TED | يطير في الليل فوق المحيط الهندي بارتفاع 2,424 متر. |
Bu serçenin uçup gittiğini görmeniz yakınlarda bir kasaba olduğu anlamına gelir. | Open Subtitles | يظهر ان العصفور يطير في تشكيلات يَعْني ان هناك قرية قريبة هناك |
İnsana benziyordu ama her tarafı gümüşle kaplıydı ve sörf tahtasına benzer bir şeyin üzerinde uçuyordu. | Open Subtitles | إنه يبدو و كأنه رجل لكنه مغطى بالكامل بالفضة و يطير على شيء يشبه يشبه لوح تزلج من نوع ما |
Ve hastalıklardan uçarak uzaklaşabileceği için hiçbir zaman hasta olmaz." dedi. | Open Subtitles | سوبرمان يمكنه الطيران و لايمرض أبدا لأنه يطير بعيدا عن الأمراض |
Bal arıları ağır yağmur altında uçmak için çok küçüktür. | Open Subtitles | نحل العسل صغير للغاية على أن يطير في المطر الغزير |
Bir arabanın üzerinden güzel bir çift ayakkabı uçtu ve ayağıma takıldı. | Open Subtitles | واذا بهذا الزوج الجميل من الاحذية الرياضية يطير من سقف سيارة وصولا الى قدمي |
Serçe güneye uçacak ve kıyafetlere ihtiyacı var. | Open Subtitles | العصفور يطير جنوبا ، ستحتاج ثياباً لذا قم بالترتيبات |
"Büyük bardak hakiki kahve içmek için Brezilya'ya uç" maddesini listeden siliyorum. | Open Subtitles | أنا رسميا شطب "يطير الى البرازيل ل فنجان كبير من القهوة حقا." |
Bırak uçsun, Frank... Aöma tabağımda biraz yiyecek istiyorum. Beni anlıyor musun? | Open Subtitles | دعه يطير يا فرانك ،ولكن أريد بعض النتائج على مكتبي هل فهمتي؟ |
- uçmasını sağlayan çantası da var mıydı? | Open Subtitles | حصلتى على الدعامة التى تجعلة يطير ؟ دعنا نبدء. |
Çikolata küçük dalGalar halinde başımızın üstünden geçiyor. | Open Subtitles | لقد اخبرتكم. الان ذلك اللوح من الشوكولاته يطير بالهواء بملايين الاجزاء الصغيرة. |
Yeterince hızlı sürünmüyor. Greg, uçur şunu! | Open Subtitles | انه لا يزحف بسرعة كافية جريج, اجعله يطير |