Hiç yanlış yapmayacağımı düşünüyor ve bastığım yerlere tapıyor adeta. | Open Subtitles | يظنّ أنّه لا أرتكب أخطاءً، ويقدّس الأرض الّتي أمشي عليها. |
İnsanlar kendi Batman'lerini bulduklarını düşünüyor. | Open Subtitles | تطلب خدمات السفّاح يظنّ الناس أنّهم وجدوا رجلهم الوطواط الشخصيّ |
Herkes sürekli bir şeylerin peşinde olduğumu düşünüyor. | Open Subtitles | دائماً ما يظنّ الجميع أنّني سأقدم على أمر |
Bir cücenin boyuyla ilgili espri yapan herkes kendini bir cücenin boyuyla ilgili espri yapan tek kişi sanıyor. | Open Subtitles | كلّ شخصٍ يُلقي طُرفةً عن طول الأقزام يظنّ أنّه الشخص الوحيد على الإطلاق الذي ألقى طُرفةً عن طول الأقزام. |
Ayrıca bu cihazların son kurbana dair kalıplar depoladığını düşünüyor. | Open Subtitles | يظنّ أيضاً أنها قد تحتفظ بمعلومات ضحيتها الأخيرة. |
Evet, Bay Brooke Frobisher'ın adam öldürtmek için bir polis memurunu tutmuş olabileceğini düşünüyor. | Open Subtitles | نعم ، سيد بروك يظنّ أنّه من الممكن أنّ فوربشر عيّنَ ضابط شرطة لارتكاب جريمة قتل |
Savcı Danielle Marchetti'nin öldürüldüğünü düşünüyor. | Open Subtitles | الادّعاء العام يظنّ ان دانييل ماركيتي قد قُتلت |
Bunu çok gösterişli olduğunu düşünüyor ve bundan biraz utanıyor. | Open Subtitles | - يظنّ أن في هذا تفاخر - وهو محرج قليلاً |
Ekibimin güzelliği de burada. Herkes öldüğümüzü düşünüyor. | Open Subtitles | هذا أجمل ما في فريقي، يظنّ الجميع أننا موتى |
Tıbbî tetkikçi de cesedin o kadar zaman önce ölmüş olduğunu düşünüyor fakat otopsi yapmadan önce cesedin çözülmesini beklemesi gerekiyormuş. | Open Subtitles | الطبيب الشرعي يظنّ بأن الجثة من مدّة طويلة ميّته لكنه يريد الانتظار لأنّه من الأفضل التأكد بتشريح الجثة |
Tanıdığım herkes benim acınası halde bir aptal olduğumu düşünüyor. | Open Subtitles | قلتِ لى أن الأمر كان ممتعاً جميع مَن أعرفهم يظنّ أنى مثيرة للشفقة وغبية |
Bundan keyif almadığımı düşünüyor, ama o kişiye tamamen güvenmeden tüm yelkenlerimi suya indirmem oldukça zor. | Open Subtitles | يظنّ أنّي لا أستمتع بهِ، ولكن الأمر صعب بالنّسبة إليّ لأسلّم نفسي إلى شخص غريب إلاّ إذا كنت أثق بهِ. |
Gösterişli bir okula gidip herkesi aptal yerine koyacağını sanıyor. Geçiniz. | Open Subtitles | يظنّ أنّه سيلتحق بمدرسةٍ إعداديّة خياليّة ويخدع الجميع، لا محالة. |
Şu anda zil zurna sarhoş, üssün dışında bir görevde olduğunu sanıyor. | Open Subtitles | إنه ثمل للغاية الآن، إنه يظنّ أنه في مهمّة خارج السياج |
Evet, gider. Beni koruduğunu sanıyor. Tam anlamıyla ayrılmak yani. | Open Subtitles | أجل، حريعليهذلك ، يظنّ بأنه يحمينى بذلك ، يقطع علاقته بيّ ، و كل ذلك. |
Bazen onu susturduğunda bunun komik olduğunu düşünür ve güler. | Open Subtitles | يظنّ أنه أمرٌ مسلٍّ عندما تحاول حثّه على الصمت وسيضحك |
İhtiyar bir adamda bu kadar kan olacağı kimin aklına gelirdi? | Open Subtitles | لكن من كان يظنّ أن ذلك الشيخ به دم بهذه الغزارة؟ |
NCIS'te güvenlik riski olduğunu düşünen biri. | Open Subtitles | من الواضح أنّه شخص يظنّ أنّ هناك خطر أمني في الشعبة. |
Senin özel olduğunu düşünmüyor mu? | Open Subtitles | لا يظنّ أنكِ مقتصرة عليه فحسب؟ |
Çünkü gerçeği bilmesindense böyle düşünmesini tercih ederim. | Open Subtitles | لأنّي أفضّل أنّ يظنّ فيّ ذلك عوضًا عن الحقيقة |
Foreman'la dalga geçiyorduk. Bizden daha az kazandığını düşünsün diye uğraşıyorduk. | Open Subtitles | كنّا نعبث مع (فورمان)، محاولين جعله يظنّ أنّه يجني أقلّ منّا |
Tek yapabildiğim, diğerlerinin benim yapmam gerektiğini düşündüğü şeylerdi. | Open Subtitles | كان كل ما يمكنني أن أفعله، هو ما يظنّ الآخرون أنه عليّ أن أفعله. |
- İnsanlar arızanın kendi enerji şebekelerinde olduğuna inanıyor. Ama dalgalanma bir kaza sonucu olmadı. | Open Subtitles | يظنّ البشر أنّ الخللَ من شبكتهم الكهربائيّة، لكن أظهر البحث أنّها لم تكن حادثة. |
Ya şu an bir yerlerde onu kurtarmak için FBI'ı aramak da dâhil elimden geleni yaptığımı düşünüyorsa? | Open Subtitles | ماذا لو كان في مكان ما وهو يظنّ أنّي أفعل المستحيل، بما في ذلك الاتصال بالمباحث لإنقاذه؟ |
Eleanor'un hak etmediğini düşünüyordu. Doğru mu? | Open Subtitles | لم يكن يظنّ أنّها تستحقها، أليس هذا صحيحاً؟ |