"يعاني" - Translation from Arabic to Turkish

    • olan
        
    • acı çekiyor
        
    • yaşıyor
        
    • sorunu
        
    • acı çekmesini
        
    • vardı
        
    • hastalığı
        
    • acı çekmesine
        
    • kötü
        
    • geçiriyor
        
    • durumda
        
    • ciddi
        
    • mücadele
        
    • zor
        
    • hasta
        
    Charles Haywire, kalabalık fobisi olan yabancılardan ürken bir paranoyak hastadır. Open Subtitles إنه يعاني من الخوف من الحشود مما يجعله يخاف من الغرباء
    Evet, hanımefendi. Seyirci: Amerikan halkı ülkemizde şu an acı çekiyor. TED سيدة: الشعب الأمريكي يعاني في بلادنا حاليًا.
    Dünya genelinde 1,5 milyarın üstünde insan silahlı çatışmaların içinde yaşıyor. TED يعاني أكثر من 1.5 مليار شخص حول العالم من صراع مسلح.
    Alerjileri vardır, denge sorunu çeker ama şimdi çok daha iyi. Open Subtitles أقصد إنه يعاني من الحساسية وعدم التوازن بالوزن لكنه تحسن الآن
    O bu kadar acı çekerken bile içimde bir şeyler onun daha çok acı çekmesini istiyor. Open Subtitles بالرّغم من أنّه يعاني شئ ما في مكان ما بداخلي يريده أن يتألّم أكثر
    Öylesine aşırı bir ayrılık korkusu vardı ki, onu hiç yalnız bırakamıyorduk. TED كان يعاني من قلق الإنفصال المعيق فلم نكن قادرين على تركه لوحده.
    Astım, romatizma, pis bir kalp, bağırsak iltihabı, şeker hastalığı. Open Subtitles كان يعاني من الربو، الروماتيزم، قلب معطوب‪,‬ التهاب القولون والسُكّري.
    Yüzbaşı, bu şekilde acı çekmesine göz yumarak ona da, bize de iyilik etmiyorsun. Open Subtitles كابتن أنّك لا تسدي لنا ولا له .صنيعاً بتركه هكذا يعاني
    Eğer Meksikalılarla olan işbirliğimizi kesersek, tüm kulüp zarar görecek. Open Subtitles لو قتلت هذا الحليف المكسيكي سوف يعاني كل من بالنادي
    Hepsi sinir hastası olan bir adamın kafasında yarattığı şeyler. Open Subtitles هذا كلهُ في عقل رجل يعاني من إنهيار عقلي بالكامل
    Empati, size bu insan sevinçli, bu insan acı çekiyor diyen duygusal ya da bilişsel yankılanmadır. TED التعاطف هو الصدى العاطفي أو الصدى الإدراكي الذي يخبرك، أن هذا الشخص مسرور أو أن هذا الشخص يعاني.
    Her geçen saniye 200 milyondan fazla kişi bu hastalıktan ızdırap ve acı çekiyor. TED فأكثر من 200 مليون شخص يعاني منها في كل لحظة
    Neden birçok masum insan ve hayvan korkunç şeyler yaşıyor? TED لماذا يعاني الكثير من الأشخاص و الحيوانات البريئة؟
    Komşu şehirler, şehir çöplüğü ve golf sahaları da aynı acıyı yaşıyor. Open Subtitles المناطق المجاورة و ونيسيبال و جولف ايضا جميعها يعاني من هذا
    Peki diyelim ki cidden sorunu var (ki aslında yok). Neticede ilaçlarını alıyordu. Open Subtitles إسمع ، لنفرض أنه يعاني من مشكلة سيأخذ الأقراص ليتخلص منها بأية حال
    Öylece durup onun acı çekmesini izlemeyeceğim. Onu çok fazla umursuyorum. Bunu anlıyor musun? Open Subtitles لذا لن أقف مكتوفة اليدين أشاهده يعاني أنا أهتم به كثيرًا، هل تفهمين؟
    Çok ağrısı vardı, biz de uyumasına yardımcı olacak birşey verdik. Open Subtitles كان يعاني من ألم كثير، لذا أعطيناه شيء ليساعده على النوم
    Birçoğunuz da herhalde obezite, diabet, kron hastalığı, ülseratif kolit, alerji ve astımı olan biri biliyorsunuzdur. TED والعديد منكم يعرف غالبًا شخصًا يعاني من البدانة، السكري، داء كرون أو التهاب القولون القرحي، أمراض الحساسية والربو.
    Kimsenin acı çekmesine dayanamıyorum. Open Subtitles لكني لم استطيع. لا استطيع ان اري احد يعاني.
    Benim için, başıma gelebilecek en kötü şey başka bir kekemeyle tanışmak. TED بالنسبة لي، أسوأ ما يمكن أن يحدث هو مقابلة شخص آخر يعاني من التأتأة.
    O zamandan beri şiddetli ve tekrarlanan travma geçiriyor. Öyle mi? Open Subtitles لقد عانى جداً و يعاني من صدمة متكررة منذ ذلك الحين
    Yani, Bertie County'de devlet eğitim sistemi zor durumda, demek bile durumun vehametini hafife almak olur. TED فقول أن نظام التعليم الحكومي في مقاطعة بيتي يعاني هو تبسيط مخل حقا.
    Evet ama kocasinda ciddi bir kalp ritim bozuklugu var, ve küçük bir kus bana dedi ki plasebo grubundaymis. Open Subtitles لكن زوجها يعاني من قصور كبير في عمل القلب وقد سمعتُ خبراً بأنه ليس من المجموعة التي تُعطى الدواء الفعلي
    Ve bu gençlerin çoğunun acı çektiğini ve mücadele ettiğini öğrenmek beni şaşırtmıştı. TED وكانت دهشتي كبيرة، بسبب ما وجدت كان الكثير من هؤلاء الشباب يعاني ويكافح.
    zor zamanlar geçiriyor ve ben geçmişte ona yardım ettiğinizi biliyorum. Open Subtitles إنه يعاني من أوقات عصيبة وانا أعرف أنكِ ساعدته في الماضي.
    Ben... Ben çok hasta bir bebektim. Kalbim çok zayıftı. Open Subtitles كنت طفلاً يعاني من المرض الشديد كان قلبي ضعيف جداً

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more