| Ambarda geminin olmadığı biliyordu. | Open Subtitles | كان يعلم أنه لم يكن يوجد سفينة في ذلك المستودع |
| - Hayır, öncekinde haklıydın. Yeterli zamanın olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | لا , كنتى على حق من قبل إنه يعلم أنه لا يوجد وقت كافى |
| Hakkında şikayet olduğunu biliyor. Yorum yapmanı istiyor hemen yayınlamak için. | Open Subtitles | يعلم أنه تقدم بالشكوى ويطلب التعليق، يريد أن ينشر شيئاً حالاً |
| Hepimiz biliyoruz ki boş alan en büyük lükslerimizden biri. | TED | وكلنا يعلم أنه من مظاهر الفخامة الفضاء الفارغ. |
| Bu riski göze alıyorsanız, herkes bunun ciddi olduğunu bilir. | Open Subtitles | اذا كنت مستعداً لخوض هذه المجتزفة فالكل يعلم أنه جدي |
| Kitabın, ölmek üzere olduğunun farkında olmayan bir adam hakkında olmasından. | Open Subtitles | لأنه كتاب يتحدث عن رجل لا يعلم أنه سيموت ثم يموت فجأة |
| Bir kriz durumunda herkes bilir ki işin direk kaynağına gitmek gerekir. | Open Subtitles | حسناً , عند التعامل مع كارثة الكل يعلم أنه يجب الذهاب للمصدر |
| Onu bitirmek için gücü olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | إنه كان يعلم أنه ليس لديه القوه لإنهائها |
| Carry kaybedecek bir şeyimin olmadığını biliyordu ve kirli işlere elini sürmeyi hiç sevmedi. | Open Subtitles | كارى كان يعلم أنه ليس لدى ما أخسره لذا فقد أرسلنى هذه المره لأؤدى العمل القذر |
| Uzun bir aradan sonra, oyunculuğun benim için ne kadar zor olacağını biliyordu. | Open Subtitles | كان يعلم أنه بعد ابتعادي عن التمثيل لوهلة فإني لم أكن واثقة من تمثيلي |
| Öleceğini biliyordu, o da kalan zamanını huzur içinde geçirdi. | Open Subtitles | كان يعلم أنه يحتضر وأخذ الراحة في حقيقة أن هذا آجله |
| Belki de, ama bence Andy senin olduğunu biliyor. | Open Subtitles | حسناً، ربما، لكني أعتقد أن أندي يعلم أنه كان أنتِ. |
| O kadar paranız olduğunu biliyor. Bu parayı bulmakta zorlanmayacağınızı biliyor. | Open Subtitles | الأن هو يعلم أنك تسطيع تدبيره، يعلم أنه لا توجد مشكلة لديك في الدفع |
| Unvan artık yalan. Yalan olduğunu biliyorum. Joe Frazier'de yalan olduğunu biliyor. | Open Subtitles | . اللقب كذبة , أعلم أنه كذلك جو فريزر" يعلم أنه كذبة" |
| İkimiz de biliyoruz ki, bebeğini parçalamadan... | Open Subtitles | الاَن, كلانا يعلم أنه ليس هنالك طريقة بأن تصيبني |
| Düğmeye basıcak olan o olmayabilir, ama ikimizde biliyoruz ki bağışlama gücü var ve bağışlamayacak,hiç bağışlamadı. | Open Subtitles | ربما ليست كل السلطات بيده لكن كلانا يعلم أنه لديه القدرة لمنح الرحمة و لن و لم يفعل من قبل |
| Biraz bir şeyler bilen herkes fare ile sıçan arasında ne kadar büyük bir fark olduğunu bilir. | Open Subtitles | فأي شخص لديه بعض المعرفة، فمن المؤكد أن يعلم أنه هنالك إختلاف كبير بين الفأر والجرذ |
| Ya yanlız olduğunun farkında değilse? | Open Subtitles | ماذا لو لم يكن يعلم أنه وحيد؟ |
| Çünkü Tanrı bilir ki ondan yediğiniz gün gözleriniz açılacak iyiyi ve kötüyü bilecek, tanrılar gibi olacaksınız. | Open Subtitles | لأن الله يعلم أنه يوم أن تأكلا من تلك ستتفتح عيونكما وستكونا مثل الله |
| Güven halkası tekrarlansın istemediği içindir. Orası bildiği bir yer. Kontrolü sağlayabileceğini düşünmüştür. | Open Subtitles | حسنٌ, غالباً لا يُريد إعادة آمر طوق الثقة، يعلم أنه يستطيع السيطرة على مكان القارب |
| İkimiz de Marshall'ın zamanında gelmeme ihtimali olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | حسنٌ, كلانا يعلم أنه قد لايصل في الوقت المحدد |
| Ve üç gün beklenmesinin nedeni ise Joel biliyor ki dördüncü veya beşinci gün o larvalar çatlıcak, ve dev bir sinek sorunu oluşacak. | TED | والسبب لانتظارهم ثلاث أيام لأنه يعلم أنه في اليوم الرابع أو الخامس اليرقات ستفقس وستكون هناك مشكلة ذباب عظيمة |
| - Ama gizli bir kasa istediğin için değerli bir şey olduğunu anladı. | Open Subtitles | -كان يعلم أنه قيم لرغبتك في إخفائه بأمان |
| Öyle biri olduğundan haberi yoktu, ta ki Hawaii'ye yolculuğa çıkana dek. | Open Subtitles | رجل عادي مثلك ومثلي لم يكن يعلم أنه كذلك إلى أن سافر إلى هاواي |