Belki de bu yaz sosisinin ahlaki duygularını telafi edeceğini düşündüler. | Open Subtitles | ربما ظنوا أن السجق الصيف شأنه أن يعوض عن مشاعر الأسهم. |
Kendimi keşfetme yolumda bir öğretmeni incittim ve bu yazı bir basamak olarak sunulsa bile ona yaptığım şeyi telafi etmenin bir yolu olamaz. | Open Subtitles | معلم واثق تأذى بسبب طريقتي في إكتشاف الذات ومع ذلك, فتلك المقالة قد تعمل خطوة وهو من المستحيل أن يعوض عن مافعلته له |
Demişler ki eğer yerel bir DHD olsaydı güç kaybını telafi eder geçidin işlemi tamamlamasını sağlardı. | Open Subtitles | قالوا وجود دي اتش دي يعوض عن فقدان الطاقة ويسمح للبوابة إنهاء العملية |
Earl de buraya eskiden yaktığı ahırı telafi etmek için gelmiş. | Open Subtitles | وكذلك أيرل هيكي هنا الأن يفكر بأن يعوض عن الحريق الذي تسبب فيه سابقا |
Kendi babasının annesiyle bile yatamamısını telafi ediyor. | Open Subtitles | هو يعوض عن حقيقة بأن والدة لا يستطيع أن ينام مع والدته ويرضيها. |
Hayır, geçmişe duyulan özlem, lezzet eksikliğini telafi ediyor ve tüm eksik parçaları yeniden oluşturması için beyni uyarıyor. | Open Subtitles | كلا، الحنين يعوض عن عدم وجود نكهات و يحفز الدماغ على إيجاد القطع المفقودة |
Ama hediyelerimin hiçbiri uzaklığı telafi edemedi. | Open Subtitles | لكن لا شيء من الهدايا يمكن ان يعوض عن المسافة. |
Peki ya ruhunu ele geçirmiş bu hastalığı tedavi ederek bunları telafi etsem? | Open Subtitles | لكن ما إذا كان بإمكاني أن يعوض عن كل ذلك قبل علاج أنت من هذا المرض |
Aslında striptiz direğindeki başarısızlığın neredeyse telafi ediyor. | Open Subtitles | في الواقع، سقوطكِ من على عمود التعري يكاد يعوض عن ذلك. |
Her neyse, sadece crème brûlée ücretlerini ödemekle bile bunu bana telafi ediyor. | Open Subtitles | على أي حال، إنه يعوض عن ذلك بفاتورة حلوى الكريمة المحروقة لوحده |
Bu kasabadaki tüm yedeklemeyi telafi et. | Open Subtitles | يعوض عن كامل النسخ الاحتياطي في هذه المدينة. |
Gerçekleşen uygunsuz olayı telafi etmesine ramak kalmıştı. | Open Subtitles | كاد يعوض عن منعطف حرج بشكل لا يصدق أخذت الأمور في وقت سابق. |
Böylece sosyal yetersizlik ya da uyumsuzluklarını telafi etmiş oluyor. | Open Subtitles | و الذي يعوض عن عدم الانسجام الاجتماعي |
Kaybettiği zamanı telafi ediyor. | Open Subtitles | كما تعرفين، يعوض عن الوقت الضائع |
Onca zaman, Lionel'ın geçmişini telafi etmek için çabaladığını zannediyordum. | Open Subtitles | كلّ هذا الوقت فكرت أن(ليونيل)كان يعوض عن ماضيه ليس خطأك |
Kaybettiği zamanı telafi ediyor. | Open Subtitles | كما تعرفين، يعوض عن الوقت الضائع |
Goa'uld'lara sırtımı döndüğümden beri yaptığım hiçbir şey bir zamanlar onların adına yaptığım canavarlıkları telafi edemez. | Open Subtitles | لم أفعل شيء ضد غوائولد منذُ أنتقالهُ وسوف يعوض عن الفضائع ... أنا مرة واحدة أرتكبتُ بأسمهم |
Yaptıklarını telafi edeceğini söylemişti. | Open Subtitles | قال بأن ذلك سوف يعوض عن كل شئ عمل |
Bu gerçekten de sana iPad almamış olmalarını telafi eder mi? | Open Subtitles | هل هذا يعوض عن فقدان الايبود ؟ |
Hava rüzgârlıydı. Sen de beni ailene aldın ve durumu telafi mi ettin? | Open Subtitles | لذا , توليت رعايتي وهذا يعوض عن الأمر ؟ |