"يعيق" - Translation from Arabic to Turkish

• engelliyor
• engelleyen
• kapatıyor
• engellediğini
• engel oluyor
• engelliyordu
• engelleyeceğini

Bak, rakun, o taktığın maske görmeni engelliyor olabilir ama farketmediysen söyleyeyim, ben bir kokarcayım. Dış görünüş olarak belki.
أنظر ياراكون ربما ذلك القناع الذى ترتديه يعيق رؤيتك لكن ولكنك لو لاحظت أنا ظربان

Doktorlar dün ona açık olarak söylediler, ağrı kesici almayarak kendi tedavisini engelliyor.
الأطباءأخبروهالبارحةبوضوح, لولميتناولمسكناتللألام, فهو يعيق شفائه هكذا

Nefes almasını engelleyen bir şeyler olabilir. Bak bakalım bulabilecek misin?
ربما هناك شئ يعيق مجرى الهواء لنرى إن كان بإمكانكِ إزالته

İkinci büyük düşüş, havuzların yanına olukların uygulanmasıyla olmuştu. Bu oluklar, yüzücüleri engelleyen türbülansın oluşmasına engel olmakla beraber suyun taşmasına izin veriyor.
والمنحدر الثاني، بداية ظهور المزاريب على جانب حوض السباحة التي تسمح للمياه بالتدفق، بدلاً من أن تكون مصدر تشويش يعيق السباحين أثناء تسابقهم.

Seviye çok düşük, ve dinleyiciyi kapatıyor.
الصوت منخفض جدا و هو يعيق الاستماع اليه الان

Doktorlar ona, ilaç almayarak kendi iyileşmesini engellediğini söylediler.
أخبرهالأطباءبأنهعدم تناولمسكناتألم, فانه يعيق شفائه

Dünyaya bu kötü adamları göstermek istiyorsun ve soruşturmam sana engel oluyor.
حسنا تريدين ان تظهري للعالم كل هؤلاء الرجال السيئين و تحقيقي يعيق افعالك

Kan dolaşımımı engelliyordu.
لقد كان يعيق جريان الدورة الدموية

Çünkü doktorum bunun büyümemi engelleyeceğini söyledi.
لأن طبيبي قال إنه يعيق النمو

Yaptığı o alet bizim gözetleme ekipmanlarımızı engelliyor.
ذلك الجهاز الذي صنعه يعيق أجهزة المراقبة.

Bu pantolonlar kan dolaşımını engelliyor.
بنطال ركوب الخيل هذا يعيق جريان دورتي الدموية

Ve kanın, aort kapağı ile aort arasında rahatça akmasını engelliyor.
والذي يعيق عمل القلب، ومنع الدم من التدفق بحرية بين الصمام والشريان الأورطي.

Jelatin güvenlik lazerlerini engelliyor parfümün içindeki ftalat ise sensörlerin düzenli dağılmasını engelliyor.
الجلاتين يعيق الليزر الأمني والثالات في العطر تصنع توزيعاً متوازناً على الحساسات

Uzun mesafeli algıyı engelleyen bariyeri şimdi kaldıracağım.
سألغي الآن الحاجز الذي يعيق الاستشعار الحسي للمدى البعيد

Burada erişimimizi engelleyen bir şey var, fakat ne olduğunu bilmiyorum. Detayları bulmaya çalışıyorum.
هناك شيء يعيق إشارتنا لكني أجل ماهيته أنا أحاول أن أكتشف السبب

Millet, hepimizin istediği süreci engelleyen bir durumdan bahsetmek istiyorum.
أريد تغيير الموضوع لنتحدث عن موقف ما وهو ما يعيق التقدم الذي نريده

Demek istediğim teknolojinin ilerlemesini engelleyen neyse, ortadan kaldırılmış oldu.
أقصد، أنه -- أنه فقط -- فكك شيءا كان فعلا يعيق تطوير التكنولوجيا.

Pekala, attan kurtulun. Yolu kapatıyor.
حسناً, تخلص من الحصان إنه يعيق الطريق

- Merhaba. Saçını toplayarak uzamasını engellediğini biliyor musun?
هل تعرفين بأن ربط الشعر يعيق النمو ؟

Nefes alıp vermeme bile engel oluyor.
كان يعيق دائماً كل ما فعلته في حياتي

Hayır, senin çıkışını engelliyordu. Senin evinin önünde.
كلّا، لقد كان يعيق ممرّكِ، هذا منزلكِ.

Sigara içmenin büyümeni engelleyeceğini bilmiyor musun?
! لا الأتعلم أن التدخين قد يعيق نموك؟