Zincir iyi bir fikirdi. Şimdi kızgın olunca ne kadar güçlendiğini görebileceğim. | Open Subtitles | السلاسل كانت فكرة طيّبة، الآن سأرى بدقّة كم سيصبح قويًّا حين يغضب. |
Birimiz kızıyor ve gidiyor diğeri de onun peşinden gitmeyecek kadar inatçı davranıyor. | Open Subtitles | يغضب أحدنا ويرحل وعناد الثاني يمنعه من ملاحقته |
Jerald bunu öğrenirse çok kızar. | Open Subtitles | اذا عرف جيرالد عن هذا فإنه بكل تأكيد سوف يغضب |
Nereye götürdüğümüzü fark edince babam da çok kızmaz umarım. | Open Subtitles | آمل أن والدي لن يغضب كثيراً عندما يكتشف أين نأخذه |
Şimdi çabuk gitsem iyi olur yoksa babam kızacak. | Open Subtitles | والآن، أفضل أن أذهب بسرعة وإلا سيوبّخني أبي، لا أريده أن يغضب معي |
En azından benim babam sinirlendiğinde, buz kıracağıyla insanları delmiyor. | Open Subtitles | على الأقل حين يغضب أبي لا يطعن الناس بكسارة الثلج |
Ona kesinlikle maymun demeyin. Çok sinirlenir. | Open Subtitles | .ولا تنادونه بالقرد لأن ذلك يجعله يغضب |
Ona kötü bir şey söyleyip onu kızdırdın, o da gitti mi? | Open Subtitles | هل قلتي شيئاً سيئاً ؟ جعله يغضب ؟ جعله يغادر ؟ |
Hayır, bazen babamda kalıyorum ve kitabı annemde unutmuş oluyorum Brooklyn'e geri dönmek zorunda kaldığımız için babam sinirleniyor. | Open Subtitles | لا، لكن أحياناً عندما أكون عند أبي وأنسى كتاباً تركته في بيت أمي يغضب أبي لأن علينا الرجوع إلى بروكلين |
Hulk'ı kızdırmayın. kızgın hali hoşunuza gitmez. | Open Subtitles | لا تجعل الرجل الأخضر يغضب أنت لست بقدرته عندما يكون غاضبا |
Hulk'ı kızdırmayın. kızgın hali hoşunuza gitmez. | Open Subtitles | لا تجعل الرجل الأخضر يغضب أنت لست بقدرته عندما يكون غاضبا |
Sadece birinin dinlemesini istiyorum ve mutlu olmadığım için kızgın değilim çünkü mutlu değilim. | Open Subtitles | فقط أريد شخصا يسمعنى و لا يغضب لأننى لست جزءا من هذا العالم لأننى لست جزءاً |
Ona hep söylüyorum ama sonra da bana çok kızıyor. | Open Subtitles | أقول له ذلك معظم الأوقات لكنه يغضب مني |
Benim çocuğum da hâlâ bana kızıyor, gerçi. | Open Subtitles | طفلي لا يزال يغضب مني على الرغم من هذا. |
Öyle garip cinayetler olmaz. Ailenin bir üyesi diğerine kızar. | Open Subtitles | ليس لدينا جرائم قتل غامضة فقط يغضب أحد أفراد العائلة من آخر |
Ama umarım TV'de aniden acayip şeyler açılırsa Koca Mike fazla kızmaz. | Open Subtitles | أتمنى بان مايك الكبير لا يغضب كثيراً إذا كل التلفزيونات تتغيــر لا اعرف |
Onu rahat bırakın, yoksa kızacak. Onu iyi tanırım, çok çabuk öfkelenir. | Open Subtitles | لا تمزح معه, سيغضب انا اعرفه, انه يغضب بسرعه |
sinirlendiğinde kasları benim müziğimi susturur. | Open Subtitles | وقال العضلات كتم صوت الموسيقى عندما قال أنه يغضب. |
Hulk gibi. O da sinirlenir. | Open Subtitles | تقريبا مثل الرجل الاخضر هو يغضب |
Şimdi onu çok kızdırdın! Hadi gidelim! | Open Subtitles | أرأيت لقد جعلته يغضب جداً هيا بنا نذهب |
Tercüme yaparken kesinlikle çabuk sinirleniyor. | Open Subtitles | إنه يغضب بسرعة عندما يقوم بالترجمة |
Ne olursa olsun, öfkelenmeyecek, duygusal ya da sinirli olmayacak. | Open Subtitles | شخص لن يغضب أو يمل و ينهي المهمة مهما حدث |
Kaygılanma. Lord hazretleri kızdığı _BAR_kadar da çabuk sakinleşir. | Open Subtitles | لا تقلق، سيّدنا يرضى بسرعة مثلما يغضب بسرعة |
Ne kadar korkunç olursa olsun... kafası kızdığında bu piç kurusunun yanında hiç kalır. | Open Subtitles | ... وهذا كله لايقارن بذلك الوغد عندما يغضب |
Yarışmaya gidip sen birinci olunca amcası kızmayacak mı? | Open Subtitles | ألن يغضب عمه عندما ذهبتي للمسابقة وغلبتيه؟ |
Kafa yaptığın zaman kızmadı bile. Şaşırdım. | Open Subtitles | لم يغضب حتى عندما حاولت العبث معه لقد انبهرت |
İşine yeterince ilgi göstermediğim için bana kızardı. | Open Subtitles | كان دائماً يغضب لأنه كان يقول بأنني لست مهتمة بعمله |