| Belki bütün bunlar size yeterli gelmeyebilir... ama bana yeterli. | Open Subtitles | ما أمر به ربما هذا ليس كافياً لكم لكنه يكفيني |
| Eğer o bekar kalırsa Tanrım bu beni mutlu etmek için yeterli olur. | Open Subtitles | هذا فحسب، إن ظل أعزباً، إلهي، فذلك يكفيني لأبقى راضية كل الرضا. |
| İstemem, sağol. Bugün ondan yeterince aldım. | Open Subtitles | لا, شكراً لقد جربتُ من ذلك اليوم ما يكفيني |
| Bugün yeterince helikopter gördüm, sağ ol. | Open Subtitles | رأيت من المروحيات ما يكفيني ليوم واحد شكراً لك |
| Benim derdim bana yeter, tek isteğim biraz huzur. | Open Subtitles | انا لدي ما يكفيني من مشاكلي الخاصة و كُل ما اُريد هو العيش في سلام |
| Bugün bu kadar zırvalama yeter. | Open Subtitles | يكفيني ما عانيته من هذا الهراء ليوم واحد |
| Ağız dalaşını bırakın artık. Okul Aile Birliği ensemde zaten. | Open Subtitles | قد سئمت من شجاركما يكفيني رابطة الأباء و المعلمين تلك |
| 15 senemi Anglikan okullarda geçirdim, yani bana hayatım boyunca yetecek kadar ilahi kitap ve haç gördüm. | TED | أمضيت 15 عاماً في مدارس الكنيسة الأنجليكانية، لذا هناك من التراتيل والصلبان ما يكفيني عمرا كاملاً. |
| Gösteriş yaptın. Bu yeterli. Dinlen, kafanı şişirmek istemem. | Open Subtitles | كنت سلساً هذا يكفيني استرح قليلاً انا لا اريدك منتفخ العينان |
| Birkaç dakika içinde edindiğim bu vahşi sevinç beni birkaç hafta için tutmaya yeterli oldu. | Open Subtitles | ومبتهج نوعاً ما لأني في دقيقتين كسبت ما يكفيني لأسبوعين |
| Benim açımdan ise kardeşimi sevmem yeterli, hiçbir zaman benim arkamda olmayacağını bilsem de. | Open Subtitles | بالنسبة لي، يكفيني أن أحب أخي، بالرغم من أنني أعرف أنه لن يتغيّر |
| Eğer sen de baban gibiysen sözün benim için yeterli. | Open Subtitles | حسناً، إن كنت مثل أبيك في شئ، فهذا يكفيني |
| Bu önemli bir şey ve bunu özlüyorum da ama artık benim için yeterli olmuyordu. | Open Subtitles | تماماً هذا ضروري، وأنا أفتقده لكنّه لم يعد يكفيني |
| Gel sana göstereyim. Bugün yeterince helikopter gördüm, sağol. | Open Subtitles | رأيت من المروحيات ما يكفيني ليوم واحد شكراً لك |
| Hayır, evde yeterince var... Bir sürü rujum var. | Open Subtitles | لا عندي ما يكفيني في البيت يمكنك الحصول على واحده اليس كذلك؟ |
| Eminim. Ama bu akşamlık yeterince macera yaşadım. | Open Subtitles | متأكدة , لقد رأيت ما يكفيني من الإثارة الليلة |
| Bunu söylediğin için teşekkür ederim, ama sanırım bugünlük yeterince çalıştım. | Open Subtitles | اشكرك على هذا، ولكني نلت ما يكفيني اليوم |
| Gidemezsin. Kee, başım zaten yeterince dertte. | Open Subtitles | لا يمكنك أن ترحل كي، لدي ما يكفيني من مشاكل |
| Basitçe açıklamama izin ver. Daha yeni hapse kısa bir ziyaret yaptım. Bir süre bu bana yeter. | Open Subtitles | دعني أُبَسِط لك الأمر، لقد كنت في زيارة للسجن، و هذا يكفيني لفترة. |
| Matematikçi değilim, ama bu para bana iki yıl falan yeter sanırım. | Open Subtitles | اذا هذا المبلغ يجب ان يكفيني مثل , اقصد , انا لست متخصص بالرياضيات ولكن مثلا لمدة سنتين او شئ من هذا القبيل اعتقد |
| Deli olduğumu düşünmeyeceğini bilmem bile bana yeter. | Open Subtitles | على الأقل بما يكفيني لكي لا تعتقد أني مجنونة. |
| İkinizin tekrar konuştuğunuzu birlikte çalıştığınızı görmek bana yeter. | Open Subtitles | فقط معرفة أنكما تتحدثان معا بدون ذكر أنكما تعملان معا يكفيني |
| Ben kendi canımın derdine düşmüşüm zaten. | Open Subtitles | أواجه ما يكفيني من الصعوبات لأنقذ حياتي, أسمع |
| Suya gelince, 15 gün yetecek kadar suyum var. | Open Subtitles | بالنسبة للماء ، بترشيد إستهلاكه يمكن أن يكفيني 15 يوماً |
| Seni sevmek ve bunu sana söyleyebilmek bana yetiyor. | Open Subtitles | يكفيني أن أعلم أنني أحبّك وأن أخبرك بذلك. |
| Yeteri kadar Katolik ve Yahudi sorumluluğum var. | Open Subtitles | الذنب؟ لدي ما يكفيني من ذنوب كاثولوكية ويهودية |