"ينتج" - Translation from Arabic to Turkish

    • üretiyor
        
    • üreten
        
    • üretmiyor
        
    • ortaya
        
    • sonuç
        
    • sonucu
        
    • meydana
        
    • yapıyor
        
    • üretebilir
        
    • sonuçları
        
    • yaratır
        
    • üretime
        
    • üretiyormuş
        
    • üretir
        
    • üretimini
        
    Bugün Dünya yılda yaklaşık 22 milyar kilogram peynir üretiyor, bu peynirler tüm dünyaya dağıtılıyor ve tüketiliyor. TED اليوم, ينتج العالم حوالي 22 مليار كيلوغرام من الجبن سنوياً، يتم توزيعها واستهلاكها حول العالم.
    Ortamın asit derecesine bağlı olarak mavi, pembe ve mora varan renklerde actinorhodin isimli bir antibiyotik üretiyor. TED ينتج مضاد حيوي يطلق عليه اكتينوركودين، يتدرج لونه بين الأزرق والوردي والبنفسجي، طبقا لدرجة حموضة البيئة المحيطة به.
    Son zamanlarda, eşini ve çocuklarını geçici bir süre köyde bırakarak, Dongguan'da vinç üreten bir fabrikada çalışmaya gitti. TED هي عادت مؤخرا إلى دونغقوان لوحدها لتأخذ وظيفة في مصنع ينتج رافعات البناء، تاركة مؤقتا زوجها وأطفالها في القرية.
    Vücudu yeterince adrenalin üretmiyor mu? Open Subtitles قصور في الكظر. جسدها لا ينتج مايكفي من الـ"أدرينالين"؟
    Vokal gelişimi engellemek olağanüstü bir müzikal çeşitlilik ortaya koysa da, doğal olarak gelişen seslerin zaten inanılmaz bir çeşitliliği vardır. TED مع أن إعاقة نمو الصوت يمكن أن ينتج مدى موسيقي استئنائي، الأصوات التي تتطور بشكل طبيعي قادرة بالفعل على تنوع مذهل.
    Gerçekten de bu tarz bir sistemin sadece iki çeşit sonuç üretebilmesine şaşırmamak gerekir: sessizlik veya gürültü. TED فليس من غير المتوقع إذًا أن هذا النوع من الأنظمة لا ينتج سوى نوعين من النتائج: الصمت أو الضجيج
    Ve birleştirirsek, bunun sonucu 2 milyon çocuk her sene daha az ölücek, geçen sene, yani 2000 senesine göre. TED و كل هذا معًا سوف ينتج في تخفيض رقم وفايات الأطفال بمليونين كل سنة، في السنة الماضية، عن سنة 2000.
    Buna karşılık, karmaşık bir sistem birbirine benzeyen birçok küçük parçadan meydana gelir ve çevreyle uyumlu davranışı ortaya çıkaran bu parçaların birbiriyle etkileşimidir. TED و على النقيض، إن الجهاز المركب مكون من العديد، العديد من الأجزاء المتشابهة، و تفاعلها هو ما ينتج سلوك متجانس ككل.
    Biz bir enjektör de inşa ettik. Başlangıç olarak, enjektör plazma yapıyor. TED حسنا، أنشأنا أيضا هذا الحاقن، ينتج لنا هذا الحاقن البلازما التي نبدأ بها عملنا.
    Aynı araçları bir yapay zekâya verirseniz yapay zekâ binlerce dizayn üretebilir. TED إذا أعطيت نفس الأدوات للذكاء الاصطناعي، يستطيع أن ينتج لك آلاف التصاميم.
    Bu küçük hayvan, şuanda birkaç walt elektirik üretiyor. TED هذا الوحش الصغير، الآن، ينتج بضع مئات واط من الكهرباء.
    Vücudun çok fazla toksin üretiyor. Open Subtitles جسدك ينتج مواد سامّة بصورة مُفرطة للغاية.
    Artık bulaşıcı değilsin, ama vücudun hala Promisin üretiyor, ve... artık yeteneğin sayesinde yayamadığın için, vücudunda birikiyor. Open Subtitles أنت لم تعد معدي لكن جسمك لازال ينتج البروميسين وبما انه لا يمكن نشره فى الهواء عن طريق قدرتك
    İki adet dar boşluktan geçen dalgaları üreten bir de jeneratörüm var. Open Subtitles لدي مولد ينتج الموجات التي تمر من خلال اثنتين من الفجوات الضيقة.
    "Evrenin korosunda ahenk üreten şeyler bizim kısmi işitme duyumuza düzensiz gibi gelebilir." Open Subtitles هذا الذي ينتج الانسجام في جوقة الكون يمكن أن يبدو خلافا لجلساتنا الجزئية
    Ve hiçbiri cannabidiolü bu kadar yüksek bir tür üretmiyor. Open Subtitles ولا واحد منهم ينتج سلالة مرتفعة الـ"كانابيديول".
    Ve bunun sonucunda ortaya sadece farklı bir tür ürün ortaya çıkmamış, ayrıca, birbirimiz arasındaki ilişkiyi de değiştirecek potansiye sahip olmuştur. TED وانه ليس مجرد أنه ينتج نوعا مختلفا من الناتج في النهاية، فمن المحتمل أن يغير الطريقة التي نتعامل بها مع بعضنا البعض.
    İkinci saldırı oldu ve sonuç 20 hafızasını kaybetmiş insan ve 6 ölü. Open Subtitles هجوم ثانٍ ولم ينتج عنه 20 مصاباً بفقدان الذاكرة بل ستة قتلى
    Bunun sonucu ortada, Dünyanın her şehrinde aynı sıkıcı apartmanlar yapılıyor. TED ما ينتج عن ذلك هو هذا الشئ الذي يشبه الصوت الهادر، صوت هادر ممل متمثل بنفس المجمع السكني في كل مدينة عبر العالم،
    Çekirdeğinde ısıl-nükleer tepkimeler meydana gelir, ve kimyasal elementleri oluştururlar. TED يحتوي على تفاعلات نووية حرارية في قلبه ينتج عنها عناصر كيميائية.
    Plazmayı, yaklaşık 3.000.000 °C' de oda sıcaklığında (!) yapıyor. (KONUŞMACI GÜLÜYOR) TED ينتج البلازما بحرارة خفيفة تناهز 3 ملايين درجة.
    Eğer bu toryum LFTR ile kullanılırsa Amerika'nın üç yılllık enerjisini üretebilir. TED وإذا تم استخدام هذا الثوريوم في المفاعل، فيمكنه أن ينتج طاقة تعادل ما تستخدمه الولايات المتحدة خلال ثلاث سنوات.
    Genellikle ciddi sonuçları olmaz, ama bu şekilde öksürük yapabilir. Open Subtitles في العادة هو ليس خطير لكنه قد ينتج سعالاً كذاك
    Östrojen, doğurganlığı simgeleyen özellikler yaratır. TED الإستروجين ينتج ملامح تشير إلى الخصوبة.
    Mississippi'nin en iyisiydi. Bu da spordan çok bir üretime dönüşüyordu şampiyonluktan bile önemliydi Open Subtitles هذا حتى بدأ الجمياز ينتج أكثر فأكثر إصابات عوضاً عن أبطال
    Yeni araştırmalara göre tüm monositleri dalak üretiyormuş. Open Subtitles دراسة جديدة تثبت بأن الطحال ينتج جميع الخلايا وحيدة النواة
    Bu sorulması gereken çok önemli bir soru, çünkü insanlara bu kişinin kim olacağını kontrolünü verme inanılmaz sonuçlar üretir. TED هذا سؤال مهم لسؤال الناس، لأن إعطاء الناس السيطرة على من يكون ذلك الشخص ينتج نتائج رائعة.
    Tesla, Almanya'da ve zannediyorum aynı şekilde Fransa'da da, alternatif akım motorunun üretimini sağlayamamış ve bu sebeple Amerika'ya gelmişti. Open Subtitles جاء تيسلا الي امريكا لانه حاول ان ينتج محرك التيار المتردد في ألمانيا وفي فرنسا ايضا , لكنه لم يفلح

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more