Ya da taksinin kılavuz sistemine girmişlerdi ve parkta bekliyorlardı. | Open Subtitles | أو يمكن أنّهم قد إخترقوا نظام الملاحة للسيارة وكانوا ينتظرون. |
Diğerleri değerli bir armağan gibi korurlar ve beklerler. | Open Subtitles | واخرون يحرسونها كانها هبة ثمينة ثم ينتظرون و ينتظرون. |
Mülteci kamp ve topluluklarını, insanların savaşın bitmesini beklerken süründükleri, geçici topluluk birimlerimden ibaret görmemeliyiz. | TED | علينا أن نعتبر مخيمات و تجمعات اللاجئين أكثرمن كونها مراكز سكانية مؤقتة يقبع فيها اللاجئون ينتظرون نهاية الحرب. |
Nehirde bekliyorlardır, geçerken yakalarlar bizi. | Open Subtitles | ينتظرون ربما عند النهر ويقبضون علينا اثناء العبور |
Onun Averium'u olmadan, onun bilgisini bekleyenler başka bir Urrone'nun öğrenmesi için 12 yıl daha beklerler. | Open Subtitles | بدون أفيريومها،أولئك الذين ينتظرون معرفتها لبحثهم يجب أن ينتظروا 12 سنة لأوررون آخر للتعلّم |
Bütün bu süreyi bekleyip de şimdi insanlığa savaş açmaları biraz garip gelmiyor mu? | Open Subtitles | الا يبدو غريبا انهم كانوا ينتظرون كل هذه السنين لهذا لبدء حربا ضد البشريه؟ |
Evlerini,ellerinde olanları, yaşamlarını almaları için, oturup Gage ve acımasız adamlarını mı beklesinler? | Open Subtitles | أقل من خمسة أميال عن الأمبراطورية البريطانية ينتظرون متى يسرقونهم من منزلهم و وطنهم أملاكهم و حياتهم ذاتها ؟ |
Çok tuhaf. Sanki bunun olmasını bekliyorlarmış gibiler. | Open Subtitles | هذا غريب , يبدو أنهم كانوا ينتظرون حدوث ذلك |
kahve içiyorduk, çok geçmeden insanlar sıraya dizilmiş bu sevimli hareketi yapmak için bekliyorlardı. | TED | وفي غضون دقائق ، نكون جالسين في مقهى قريب ، ويكون هنالك صف من الناس ينتظرون ان يفعلوا هذا الشئ المحبب. |
Onun gibi 15, belki 20 kişi vardı; bekliyorlardı. | TED | كان هناك 15، ربما 20 شخصا مثله ينتظرون. |
o binaya doluşan fotografçılar atlayacak insanları bekliyorlardı. yangında 11 kişi öldü. | TED | وفي هذا المبنى كان هناك مصورين ينتظرون أن يقفز الناس. أحد عشر شخصا أنتهى بهم المطاف أن لقوا حتفهم في هذا الحريق. |
Onlara taş gibi olduğumu söyledin değil mi? Sen de taş gibisin, haliyle beklerler. | Open Subtitles | لقد اخبرتيهم اننى مثيره و انت ايضاً لذا سوف ينتظرون |
Göreve çağrılmayı beklerken, normal çocukluk görüntüsünü sürdürüyorlar. | Open Subtitles | ونحافظ بحرص شديدة على مظهرها الطبيعية بينما هم ينتظرون نداء الواجب |
Onları çölde, gökyüzünde dönerken görürseniz, ...bu; ya orada bir ceset olduğunu gösterir, ...ve onun kemiklerini toplayacaklardır, ...ya da ölüm yakındır, ...ve onlar işlerini yapmak için bekliyorlardır. | Open Subtitles | هذا يعني بأن هناك شيئاً ما قد مات, وأنهم سيأكلون لحمه. أو أن الموت قريب. وهم ينتظرون لحدوثه, |
Acele edin. Aşağıda buraya gelmeyi bekleyenler var. | Open Subtitles | لنتحرك , لدينا بعض الأشخاص ينتظرون مركبتهم هناك |
Evdekiler gidene kadar bekleyip öyle mi yangın çıkarıyorlar? | Open Subtitles | هل ينتظرون حتى لا يبقى احد في المنزل و يشعلون المكان؟ |
Takım elbisenizi ne çok beğendiğimi söyleyene dek beklesinler. | Open Subtitles | وسوف نجعلهم ينتظرون حتى أخبرك كم أحب بدلتك |
Bilgisayarı açmamızı bekliyorlarmış. | Open Subtitles | لقد كانوا ينتظرون منا تشغيل الجهاز أوقفه |
Ve birçoklarına göre. temel ihtiyaçları için sıra beklemek... | Open Subtitles | ولكل الناس الذي ينتظرون على الخط ولكل الأشياء الضروريه لنا .. |
Siz çocuklar burada iştahlarınızı kapatırken geri kalanlarımız... sabırla bekliyoruz. | Open Subtitles | بينماأنتمهناتفسدونشهيتكم, بقيتنا ينتظرون بصبر |
Morgan bela arayan herkesi beklediklerini söyledi. | Open Subtitles | يقول مورجان إنهم ينتظرون في البلدة مجيء كل من يبحث عن المتاعب |
Öylece bekleyecekler mi sanıyorsun? Kubbedeki işcilerin parasını yazı tura atar gibi veriyorsun. | Open Subtitles | هل تتوقع منهم أن ينتظرون بينما تطرح المزيد من النقود في صورة قروض |
Galaksinin genişliğinde, daha önce hiç görmediğimiz, adı konulmamış şeytani güçlerin bizi yemek için beklediği... | Open Subtitles | وباتساع المجرة حيث لا حصر بها لقوى الشر التي لم نرها من قبل لايزالوا ينتظرون , فرصتهم ضدنا |
Şartlı tahliyede veya hapiste olan insanlar var, bazen yıllarca duruşma için bekliyorlar. | TED | لأنه هناك أشخاص تحت المراقبة أو بالسجن، ينتظرون عرضهم على المحكمة لسنوات أحيانًا. |
Bulduğum şey kendi gruplarının beklediğini düşünen çocukların daha fazla şey almak için bekleyen çocukları seçmeye yatkın olduklarıydı. | TED | فوجدت أن الأطفال الذين صدّقوا أن فريقهم انتظر مالوا إلى تفضيل الأطفال الذين ينتظرون. |