"يُفترض به" - Translation from Arabic to Turkish

    • gereken
        
    • gerektiği
        
    • gerekiyordu
        
    Yapmaması gereken bir şeyi yapıyordu muhtemelen. Open Subtitles على الأرجح لأنّه كان يفعل شيئاً لم يكن يُفترض به فعله.
    Yememesi veya içmemesi gereken bir şeyi yiyip içmiş olabilir. Open Subtitles قد يكون أكل أو شرب بطريق الخطأ شيئاً لا يُفترض به.
    Bulaşmaması gereken bir işe bulaştığını düşündüğün için mi? Open Subtitles أتعتقد أنّه كان مُتورّط في شيءٍ لمْ يكن يُفترض به التورّط فيه؟
    Her şey olması gerektiği gibi mi? Open Subtitles أهو بخير؟ أيقوم بكلّ شيء يُفترض به فعله؟
    Böyle olmaması gerekiyordu. Beni işin dışında bırakması lazımdı. Open Subtitles لَم يُفترض أن يحدث ذلك كان يُفترض به إخفاء الأمر عني
    Beni bu dünyada koruması gereken tek kişiden hem de. Open Subtitles إثر مُجاملة من شخص واحد بهذا العالم الذي يُفترض به أن يحميني
    Birisi konuşmaması gereken insanlarla konuşuyor. Open Subtitles أحدهم كان يتحدث لأشخاص لا يُفترض به أن يتحدث معهم.
    Bulunmaması gereken bir yerde olduğu için kovuldu. Open Subtitles والذي طُرد لتواجده في مكان لا يُفترض به التواجد فيه.
    Tüm yapması gereken kapıları kilitlemek ve bir saatliğine elektriği hızlandırmaktı. Open Subtitles كلّ ما كان يُفترض به فعله هُو إغلاق الأبواب وزيادة درجة حرارة مُكيّف الهواء لساعة من الزمن.
    Vücudun içinde olması gereken türden değil. Open Subtitles وليس النوع الذي يُفترض به أن يكون داخل جسمك أبداً
    Stresten uzak durması gereken biri için yerleşilecek en son yeri bulmuşsun. Open Subtitles أتدري؟ بالنسبة لشخص يُفترض به تجنب الضغوط... إلا إنك اخترت مكان سيء لتستقر به.
    Stresten uzak durması gereken birine göre yerleşecek en kötü yeri seçmişsiniz. Open Subtitles بالنسبة لشخص يُفترض به تجنب الضغوط... إلا إنك اخترت مكان سيء لتستقر به.
    Ya da çalmaması gereken bir şeyi çalmıştır. Open Subtitles أو سرق شيئًا لمْ يكن يُفترض به ذلك
    Sen de bunu düşünüyorsan, zaten hastane iflas etmiştir Dr. Welton, yapmaması gereken bir ameliyata girdiyse Annenburg, aptal gibi görünecekti. Open Subtitles لو فكّرتِ بذلك، لكان المستشفى سيُفلس لو عُلم أنّ الد. (ويلتون) كان يُجري عمليّات بينما لا يُفترض به فعل ذلك
    Yaşamaya devam etmesi gereken kişi sensin! Open Subtitles أنت الذي يُفترض به أن يعيش
    Kyle'ı koruması gereken bir adam, Kyle'ı koruması gereken diğer adamı vurdu. Open Subtitles (الرجل الذي من المفترض به أن يحمي (كايل أطلق النار على الرجل الآخر (والذي يُفترض به أن يحمي (كايل
    Um, temsil ettiğiniz şüpheli kefaletle serbest bırakıldı ve olması gerektiği yerde değil. Open Subtitles لتفترض، أنّ عميلاً تمثّله قد أُخرج بكفالة . وهو ليس موجوداً بحيث يُفترض به أن يكون
    Şu anda cezaevine geri dönmek, olması gerektiği kadar büyük bir iş gibi gelmiyor. Open Subtitles الآن، العودة إلى ذلك السجن لا يبدو أمراً كبيراً بالقدر الذي يُفترض به.
    Her şey olması gerektiği gibi mi? Open Subtitles أيقوم بكلّ شيء يُفترض به فعله؟
    Ne yani, bunun beni korkutması mı gerekiyordu şimdi? Open Subtitles ماذا، أهذا يُفترض به أن يخوّفني بطريقةٍ ما؟
    Meksika'da balık tutuyor olman gerekiyordu. Open Subtitles يُفترض به الوجود في المكسيك لصيد السمك
    Burada olması gerekiyordu. Open Subtitles كان يُفترض به أن يكون هنا

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more