İnanamıyorum resmen! Bu kadar dikkat çekmelerine rağmen kimse fark etmedi! | Open Subtitles | .لا يُمكنني تصديق هذا .إنّهما مَكشوفان بالكامل و لا يُلاحظ أحد |
Birinin boş tepsileri fark edeceğini düşünürsün. | Open Subtitles | أنتِ ربما تعتقدي أن شخصاً ما سوف يُلاحظ الأطباق الفارغة |
Tek istediği fark edilmekmiş. Tam da o anda kurutucunun sıcaklığını teninde hissetmiş. | Open Subtitles | وأنّ جلّ ما كان يرغب به هو أن يُلاحظ عندها شعر بحرارة المجفف على جلده |
Hoş bir varoş hanımı da kimse fark etmeden trenle şehre gidip geri dönemez. | Open Subtitles | سيّدات الضواحي اللطيفات لا يركبن فحسب القطار إلى المدينة، ولا يعدن من دون أن يُلاحظ شخص ما. |
Tamir edip hiç kimse fark etmeden yerine koyabileceğini söyledi. | Open Subtitles | قال أنّ بإمكانه إصلاحه وإعادة لمكانه .قبل أن يُلاحظ أيّ شخص |
Evet, baslangiç olarak gözü tek bir seyden baskasini görmeyen bu yüzden de degistirdigini fark etmeyecek yasli birine ihtiyacin var. | Open Subtitles | أجل، حسناً، كبداية، ستحتاج لضحيّة مُسنّ، حيث بصره ضعيف ولن يُلاحظ الإستبدال. |
Hiç kimse fark etmeden yüzbinlerce belge indirdi. | Open Subtitles | وقام بتحميل مِئات الآلاف من الوثائِق، بدون أن يُلاحظ أحد. |
fark edildi sanma. Ben sadece ekibe yardım etmeye çalışıyordum. | Open Subtitles | لم يلبث إلا أن يُلاحظ حسناً, لقد كنتُ أسعى إلى مساعدةِ الفريقُ فحسب |
İçeri girip çıkarken fark edilmeyecek biri tarafından konulmuş olmalı. | Open Subtitles | تم ضبط القنبلة من قبل شخص يعلم جيداً كيف يدخل ويخرج دون أن يُلاحظ |
Gece yarısı, komşuların hiçbirine fark ettirmeden mi? | Open Subtitles | بمنتصف الليل، حينما لن يُلاحظ الجيران أيّ شيء |
Tek bir gazeteci fark etse yeter. | Open Subtitles | كل ما يتطلّبه الأمر هو أنْ يُلاحظ حملك صحفي واحد. |
fark edilmeden binadan ayrılabilecek biri gerekiyor. | Open Subtitles | نحتاج لشخص بإمكانه مغادرة المبنى دون أن يُلاحظ |
Boynuzlu, güçlü bir iblis Sunnydale'de dolaşıyor ve kimse bunu fark etmiyor. | Open Subtitles | شيطان قويّ وبقرون يسير في (صاني ديل) ولم يُلاحظ أحد ذلك ؟ |
SS'lere ait üniforma, cephane ve silahların bulunduğu depoya fark edilmeden girmeyi başardılar. | Open Subtitles | دون أن يُلاحظ أحد إستطاعوا إقتحام مخزن حيث يُبقوا الـ "إس إس" تجهيزات زيّهم الموحّد ، الأسلحة ، والذخيرة |
Meteor yağmurları bu gezegenin doğal bir durumu yani fark edilmeden girip iniş yapabiliriz. | Open Subtitles | النيازك المتساقطة، تحدث بشكل منتظم على هذا الكوكب... هذا يعني، أن الدخول والهبوط ينبغي أن لا يُلاحظ. |
Aynen öyle. Ve eğer fark edilmek için bu kadar acizse bu daha başlangıçtı. | Open Subtitles | هذا صحيح وإن كان بهذا اليئس كي يُلاحظ |
- Erkek olan birisi fark edebilir. - Bu saçmalık. | Open Subtitles | ـ ربما أي شخص يُلاحظ هذا ـ هذا هُراء |
Muhtemelen yüzüğün gittiğini fark etmeyecek bile. | Open Subtitles | من المُرجح أنه لن يُلاحظ اختفاء الخاتم. |
Yaptın ama onun bunu fark etmediğini zannetme. | Open Subtitles | بالفعِل. ولا تعتقد بأنّه لم يُلاحظ ذلك. |
Çalışmanı daha önemli bilim insanlarına fark ettirmelisin. | Open Subtitles | يجب ان يُلاحظ عملك علماء اكثر اهمية |