| Buranın kuzeyindeki dağlarda, göle akan küçük bir ırmak var. | Open Subtitles | فى الجبال شمالاً من هُنا يُوجد هُناك نهر صغير الذى يصُب بهذه البُحيرة |
| Hayatımın sonuna kadar yaşamayı düşündüğüm bir adam var. | Open Subtitles | اتعرف, يُوجد هُناك رجل واحد فقط الذي سأقضي بقية حياتى معهُ. |
| Sanırım deneyeceğimiz bir yer var. | Open Subtitles | أعتقد أنهُ يُوجد هُناك مكان واحد حتيّ نُحاول. |
| Aramızda size hiç zararı dokunmayacak olanlar var. Lütfen. | Open Subtitles | يُوجد هُناك من بَيننا لا يُشكلون خطر عليكُم. |
| Orada bir şey var. Tam karşımızda. | Open Subtitles | يُوجد هُناك شيء ما بالخارج مُتجه نحونا مباشرةً. |
| Albay, görünüşe göre gemide hasarsız bir bölge daha var. | Open Subtitles | أيُها الكُولونيل, يبدو أنهُ يُوجد هُناك مَنطقة غير مُتضررة في السفينة. |
| Gemide o klandan başka biri var mı? | Open Subtitles | هل يُوجد هُناك أحد علي المتن من هذه العشيرة ؟ |
| Hadi partiye gidelim onun yerine. Orada da sulanmış karılar var. | Open Subtitles | دعونا نذهب للحفل بدلاً من ذلك، يُوجد هُناك فتيات مُبللات بشكل طبيعي. |
| Bunun anlamı bir cehennem var. | Open Subtitles | هذا يعنى أنه يُوجد هُناك جحيم |
| Aramızda sadece bir fark var. | Open Subtitles | يُوجد هُناك فارق وحيد بيننا |
| Bir güvenlik var. | Open Subtitles | يُوجد هُناك حارس |
| Bir terslik var. | Open Subtitles | يُوجد هُناك خطب ما |
| - Efendim, bir durum var. Çok üzgünüm. | Open Subtitles | سيدي ، يُوجد هُناك حالة ما |
| Başka bir şey var. | Open Subtitles | يُوجد هُناك شيئًا آخر |
| Gaz sızıntısı var Patterson. | Open Subtitles | (يُوجد هُناك تسرب للغاز يا (باتيرسون |