| Buradan çıkmama izin vermelisiniz, acilen ofisimi aramam gerekiyor. | Open Subtitles | عليك أن تخرجني من هذا الشيء. أحتاج أن أتصل بمكتبي. |
| Burdan çıkmama izin versen iyi olur seni gidi şekilsiz şey! | Open Subtitles | يجدر بك أن تخرجني من هنا أيها القرد البشري المقزز |
| Hayır, Noel diye çıkmama izin verdiler. | Open Subtitles | لا ، لقد تم السماح لي بالخروج فقط لأمسية عيد الميلاد |
| Çünkü menajerim o gece, diziden çıkmama izin verdiğini söylemek için aramıştı. | Open Subtitles | لأنّ وكيل أعمالي إتّصل بي في مساء ذلك اليوم وأخبرني أنّها وافقت على السماح لي بالخروج |
| Ortada bir tehlike yok, yine de buradan çıkmama izin vermiyorlar. | Open Subtitles | و حتى ولو لم يكن هناك أي خطر عليهم فهم لن يسمحوا لي بالخروج |
| Öğle yemeğine çıkmama izin yok. | Open Subtitles | غير مسموح لي بالخروج للغداء |
| - Arabadan çıkmama izin vermelisin. | Open Subtitles | ما هذا ؟ - يا إلهي - دعوني اخرج من السيارة |
| Buradan çıkmama izin verirsen, seni öldürmeyeceğime söz veriyorum. | Open Subtitles | أنت تخرجني من هنا وأعدك أنني لن أقتلك |
| Bu iş bitene kadar buradan çıkmama izin verme. | Open Subtitles | لا تخرجني من هنا حتى ينتهي |
| Buradan çıkmama izin vermelisin. Cidden Jackson. | Open Subtitles | أنظر، يجب أن تخرجني من هُنا |
| Evden çıkmama izin vermiyor ve iyileştikten sonra Paris'ten ayrılmam konusunda ısrar ediyor. | Open Subtitles | هو يرفض السماح لي بالخروج من البيت وهو يصر على أن أغادر باريس فوراً |
| Akşamki dövüş için bile çıkmama izin vermiyorlar. | Open Subtitles | لن يسمحوا لي بالخروج حتى لقتال الليلة |
| [Bana evde işkence ediyor ve dışarı çıkmama izin vermiyor.] Gerçek şu ki, asıl gerçek, hiç bir TED konuşmasında bahsedilmeyen gerçek, insan hakları ihlalleri ile savaşmak çok zor. | TED | [ لقد عذبوني في البيت ولم يسمحوا لي بالخروج] الحقيقة هي الحقيقة الحقيقية، وهي التي لا يكفيها أي محادثة في TED أن القتال من أجل انتهاكات حقوق الإنسان صعب. |
| Dışarı çıkmama izin var mı? | Open Subtitles | ؟ هل مسموح لي بالخروج ؟ |
| Çocuklar, çıkmama izin verin. | Open Subtitles | دعوني اخرج من هنا |