"çatışmanın" - Translation from Turkish to Arabic

• الصراع
• النزاع
• صراع
• تبادل إطلاق النار
• خضم المعركة

Yüklülerin işgalinden sonra insanlar arası çatışmanın sona erdiğini düşünüyordum.
أعتقد أن الصراع بين البشر انتهى بالمنطقة بعد غزو الفضائيين

Çünkü, konu şu ki, bir çatışmanın içine dahil olduğumuz zaman, bakış açımızı kaybetmek kolaydır.
لانه عندما تكون طرفاً في الصراع فانه من السهل جداً ان تفقد المنظور العام

Neden geçen ay içinde çatışmanın yaşandığı önceki aylardan daha çok kişi öldü?
لماذا قتل عدد أكبر في الشهر الماضي مما حدث في أي شهر سابق طيلة هذا الصراع ؟

Sorun, çatışmanın İngilizler'in Akdeniz üzerinden Orta Doğu'ya olan petrol yolunu tehdit etme olasılığıydı.
كان مصدر القلق ينبع من أن النزاع قد يهدد مسار نقل النفط إلى بريطانيا من الشرق الأوسط عبر البحر الأبيض المتوسط

İşin sırrı "Biz"iz herhangi bir çatışma anında yapıcı bir rol oynayabilecek olan çatışmanın etrafını saran topluluk olarak biziz
نحن الذين نتصرف نحن المجتمع المحيط بأي صراع يمكنه ان يلعب دوراً بناءاً في اي نزاع

Sen ve sapık partnerin çatışmanın arasında kalmak istiyorsanız sorun değil polis.
أنتِ وذلك المُنحرف تودون الإنخراط في تبادل إطلاق النار ، فلتكونوا ضيوفي إذن

Çünkü çatışmanın harareti içerisinde ne uğruna savaş verdiğinizi unutmamanız gerekir.
لان في خضم المعركة يجب ان تعلم ماذا تحارب من اجله

Kimin savaştığını, niçin savaştığını ve nasıl savaştığını bilmedikçe çatışmanın kötü olup olmadığını bilemeyiz.
لا نستطيع أن نعرف ما إذا كان الصراع شيئاً سيئاً ما لم نعرف من يتقاتل. ولماذا يتقاتلون وكيف يقاتلون.

Şirketler arasında ki ilişkilere, özel sektöre gelince çatışmanın da önemini anlıyoruz.
ندرك كذلك أهمية الصراع حينما يتعلق الأمر بالعلاقات بين الشركات، في القطاع الخاص.

Aynı zamanda, El Salvador'da iç savaş hüküm sürüyordu, ve yine sivil nüfus çatışmanın tam ortasında kalmıştı.
في نفس الوقت، كانت الحرب الأهلية تبدأ في السلفادور، ومجدداً، حُوصر المدنيين في الصراع.

Afrika'da sıklıkla görüldüğü gibi bu çatışmanın etnik bir tarafı da vardı.
و كان هناك وجها عرقياً لهذا الصراع كالمعتاد في إفريقيا.

Sırt üstü yatıp yalvarmayacağız. Yoksa bu çatışmanın anlamı kalmaz.
من ناحيه أخرى نحن لم نقل شيئا و هذا الصراع لا يعنى شيئا

Amerika'nın kuzey batı sahili bu eski çağlardan kalma çatışmanın oluşturduğu en önemli örneklerden biridir.
يُعد ساحل شمال غرب أمريكا أحد أكثر خطوط السواحل إثارة المتشكلة نتيجة هذا الصراع العتيق

Ve bu çatışmanın Asya sahnesininde ötesinde yaratacağı kızışmalara hazırlık yapmak adına...
وأن نحتاط في حالة تصعيد هذا الصراع لأبعد من وسط آسيا

Gerçek şu ki, istersen bin yıl öncesine git ama yine de çatışmanın nasıl başladığını bilemezsin.
الحقيقية، هو يُمكنك الرجوع ألف عام و ما تزال لا تعرف كيف بدأ الصراع.

Bu çatışmanın en açık örneği tuhaf peynir konusu.
مثال واضح لهذا الصراع هي الحالة الغريبة للجبن

çatışmanın merkezindeki başlıca petrol havzaları Karni ve Friendship.
معظم ابار البترول في منطقتي النزاع كارني وفريندشب

Bir silahlı çatışmanın eşiğinde olduğunuzu söylesek doğru olur.
هو عادل لقول بأنّك على حافة النزاع المسلّح.

Guatemala 36 yıl süren silahlı bir çatışmanın yaralarını sarıyor.
تتعافي جواتيمالا بعد صراع عسكري دام 36 عاما.

Kocan kendisini aşan, hepimizi aşan bir çatışmanın kurbanı oldu.
غدا زوجكِ ضحيّة في صراع أكبر منه وأكبر من أيّ منّا

Vinci Belediye Müdürü Ben Caspere'in katil zanlılarının, polisle girdiği şehir tarihindeki en çok can kaybı olan çatışmanın üzerinden 66 gün geçti.
مضت 66 يوماً على قيام القتلة المزعومين" "(لمدير مدينة (فينشي) (بن كاسبر بالاشتباك مع الشرطة في أحد أخطر عمليات" "تبادل إطلاق النار في تاريخ الولاية

IIF, bizim çatışmanın hararetinden eriyip biteceğimiz için endişeleniyor.
يفترض AIF نحن سوف تذوب في خضم المعركة. وهم على حق في الغالب.