Bu, bilim ve din arasındaki çelişkinin büyük bir parçasıdır. | Open Subtitles | هذا هو جزء كبير من التناقض بين العلم و الدين |
Bir şairin zihnindeki çelişkinin, bir hikaye anlatıcısının zihnindeki çelişkinin uyumunu aramanın sonucu. | TED | وهذا هو أثر تتبع التناغم في التناقض الموجود في عقل الشاعر، التناقض الموجود في عقل راوي القصة. |
Bu çelişkinin anahtarı karakterimin zayıflığında. | Open Subtitles | أخشي أن سبب التناقض يكمن مؤكد من ضعف الشخصية. |
Ama her çelişkinin açıklaması da değiller. | Open Subtitles | لكن لا يمكن احتسابهم لكل مفارقة |
çelişkinin tadını çıkart. | Open Subtitles | هذه مفارقة ممتعة، |
Bir eylem veya tabir arasındaki ve gerçekleştiği bağlamdaki bir çelişkinin imalı sunumu. | Open Subtitles | العرض غير المباشر من التناقض ... بين العمل أو التعبير والسياق الذي يحدث. |
Bu çelişkinin medyaya yansımasını kimsenin istemeyeceğini düşündüm. | Open Subtitles | لا أعتقد أن هُناك أى منا يود أن يظهر هذا التناقض فى وسائل الإعلام |
Einstein, zaman ve mekan gözlemciyle alakalı olduğu sırada, referans yapı ne olursa olsun, ışığın hızı sürekli kalırsa, bu çelişkinin çözülebilirliğini farketti. | TED | اينشتاين أدرك أن التناقض يمكن حله إذا كانت سرعة الضوء هي التي تبقى ثابتة، بغض النظر عن الإطار المرجعي، في حين أن كلا الزمان والمكان كان نسبة إلى المراقب. |
Bu çelişkinin merkezinin aynı zamanda, kötü olduğum bir şeyde neden iyi olduğum çelişkisinin de merkezi olduğunu anlamak uzun zamanımı aldı. | TED | واستغرق الأمر وقتًا طويلاً لفهم أن ما في جوهر هذا التناقض هو أيضا في جوهر التناقض عن سبب أنني يمكن أن أكون جيدة جدا في شيء أنا سيئة للغاية فيه. |
Ve bu, çelişkinin yerine geçer. | TED | وهذا بديل التناقض. |
İçine düştüğün çelişkinin farkına varmanı istiyorum. | Open Subtitles | ..أريدك أن ترى التناقض |
Schroedinger, 1943 yılında kitabını yazdığında bu derin çelişkinin farkındaydı. | Open Subtitles | انها مفارقة عميقة التي كان (شرودنجر) يدركها جيدا عندما كتب كتابه في عام 1943. |