Ancak teorik çerçeveyi anlıyorum Catherine ve hayal gücüne hayranlık duyuyorum. | Open Subtitles | لكنني أفهم الإطار النظري للتجربة يا كاثرين و معجب من الخيال |
Afrikalı Amerikalı kadınları dahil etmek için çerçeveyi genişletmek yerine onların davası mahkeme dışına itiliyor. | TED | بدلًا من توسيع الإطار ليشمل النساء الأمريكيات الأفارقة، المحكمة ببساطة قذفت بقضيتهن خارجها. |
Voltajı açtığımızda lastik deforme oldu ve tıpkı bicepsimizin kolumuzu esnettiği gibi lastik de plastik çerçeveyi esnetti. | TED | عندما وصلنا التوتّر، تقلّصت قطعةُ المطّاط وكما تقوم عضلاتنا بطويِ ذراعنا، قامت قطعةُ المطّاطِ بطويِ الإطار. |
Bizi falezlere doğru iten rüzgar, çerçeveyi titretip belirsizleştiriyordu. | Open Subtitles | مضيفا نهاية مبهمة الإطار يرتجف تحت قوة الريح |
Bu çerçeveyi... katalogdan aldım. | Open Subtitles | . . أحضرت لكِ هذا الاطار في أحد صوركِ |
Pekala, resmi çizdin. Şimdi de çerçeveyi belirle. | Open Subtitles | حسنا، صبغتني الصورة، وضعه الآن في الإطار. |
çerçeveyi oluşturan liflerin çoğunu keser ve tüylü dikdörtgen çerçeveyi ön dört bacağının arasında tutar. | Open Subtitles | ثمّ تقصّ أغلب خيوط الإطار وتحمل المستطيل الخشن بين أرجلها الأربعة الأماميّة. |
Ön hazırlıkları yönetecek, hukuki çerçeveyi oluşturmaya yardım edecek birini arıyor. | Open Subtitles | وهي تبحث عن شخصاً ما لتولى مسؤولية التمهيداتِ. ويكون قادر على التصرف تحت الإطار القانوني |
Yolumun her bitinde dolaşabiliyorum çünkü playstation, video oyunu ben oraya bakarken ihtiyacım olan çerçeveyi veriyor. | Open Subtitles | لأن لعبة الفيديو تعطيني الإطار الذي أحتاجه عندما أنظر تجاه اللعبة |
Başka bir yere bakarsam, o çerçeveyi yaratırım. | Open Subtitles | و إذا نظرت إلى مكان آخر فهي تصنع لي هذا الإطار |
Ama kapıyla çerçeveyi aynı anda alman gerekiyor. | Open Subtitles | و لكن يجب عليك شراء الباب و الإطار في نفس الوقت |
Ama çok büyükler. Yani, çerçeveyi doldurmak için daha fazla metal lazım. | Open Subtitles | ولكن حجمهم كبير جداً ، أعنى أننا سنحتاج للمزيد من المعدن لملأ الإطار |
çerçeveyi alıp kolundaki derinin altına yerleştireceğiz | Open Subtitles | نحن نأخذ هذا الإطار و ندفنه تحت الجلد من الساعد, هنا تقريباَ |
Ve ona çerçeveyi verdim, ama hala sinirliydi ve geri vermeye çalıştı. | Open Subtitles | وأعطيته الإطار وكان لا يزال غاضباً وحاول إعادته |
Öncelikle, doğru çerçeveyi seçmemiz lazım. | TED | أولاً علينا أن نملك الإطار الصحيح. |
Bu önemli, çünkü eğer toplumu anlamak istiyorsak, iyi vatandaşlar olmak istiyorsak, geri kalan her şeyin dayandığı çerçeveyi anlamamız gerek. | TED | الأمر مهم، لأننا إذا أردنا أن نفهم المجتمع، إذا أردنا أن نكون مواطنين صالحين، فنحن نحتاج أن نفهم الإطار الذي يجب أن يقام كل شيء آخر عليه. |
3 yıI önce bu çerçeveyi almıştım kendime. | Open Subtitles | إبتعت هذا الإطار بنفسى منذ ثلاث سنوات |
Bu çerçeveyi sevecek. Çok iyi bir is çikarmissin. | Open Subtitles | هي ستحب هذا الإطار عملت عمل جميل |
Şey, efendim, öyle biri bu gümüş çerçeveyi isteyebilir. Bu çerçeve böyle bir kişinin Art Deco koleksiyonuna... | Open Subtitles | حسناً يا سيدي، رجل كهذا ربّما يفكر بشراء هذا الإطار الفضي فهو سيتماشى مع مجموعته من القطع الفنية... |
Pekâlâ, pekâlâ. Bekle. Yeşil çerçeveyi kullanma. | Open Subtitles | حسنٌ , حسنٌ , مهلاًً , مهلاًً "لا تعتمدي الإطار "الأخضر |
çerçeveyi biraz daha daraltabilir miydiniz? | Open Subtitles | هل يمكنك ان تشدد فوق الاطار قليلا |