Bu insanlar çiçekten çiçeğe bir fırça ile polen taşıyorlar. | TED | بحيث يقوم هؤلاء العمال بتلقيح زهرة تلو الأخرى بواسطة فرشاة رسم. |
Erkek spermini, poleni, çiçekten çiçeğe taşırlar ve çiçeklerden karşılığını polen ve nektar şeklinde alırlar. | TED | يتقاضون رواتبهم كحبوب اللقاح والرحيق ، لنقل الحيوانات المنوية من الذكور ، وحبوب اللقاح من زهرة الى زهرة. |
Tozlaştırmaya çıktıklarında ya da bir çiçekten polen topladıkları zaman, o ürün üzerinde özellikle kalırlar, üremeye yardım etmektedirler. | TED | عندما تخرج للتلقيح أو جمع حبوب اللقاح من زهرة واحدة ، تبقى على هذا المحصول على وجه الحصر ، وذلك للمساعدة في التوليد. |
çiçekten uzaklaşmamakla kalmaz aynı zamanda onu hırsızlara karşı saldırgan bir şekilde korur. | Open Subtitles | ليس فقط كونه كالشارد ولكنه سيدافع عن الزهرة بشراسة ضد اللصوص |
Dinle beni, eğer çiçekten yersen, bir daha asla buradan ayrılmak istemeyeceksin | Open Subtitles | لقدوقعنافي الفخ! انصت، حينما تأكل الزهرة لا تريد أن تغادر أبداً، مفهوم ؟ |
Ben, bir çiçekten bahsedip duruyor. Bu ne demek oluyor? | Open Subtitles | بين يستمر بقول كلمة وردة .مالذي يعينه ذلك ؟ |
Ben de daha önce hiçbir çiçekten Glenn Miller dinlememiştim. | Open Subtitles | "فى الواقع, لم أسمع "جلين ميلر يعزف داخل وردة من قبل |
Statik elektrik oluştururlar ve polenler onların üzerine gelir ve polenlerin çiçekten çiçeğe dağılmasına yardım ederler. | TED | يولدون شحنة كهربائية مستقرة مما يجعل حبوب اللقاح تقفز عليها ويساعد على انتشار هذا اللقاح من زهرة الى زهرة. |
Erkek üreme hücrelerini bir çiçekten diğer çiçeğe taşıyor. | TED | حيث أنها تحمل الخلايا الذكرية الجنسية من زهرة إلى أُخرى |
Tozlaşmaya gelecek olursak, bu bitkiler için çok önemli bir meseledir, çünkü kendileri bir çiçekten diğerine hareket edemezken, polenleri bir çiçekten diğerine taşırlar. | TED | ان التلقيح امرٌ هام جداً للنباتات لانه يتوجب عليها ان تنقل حبة اللقاح من زهرة الى اخرى ولكنها لا يمكنها التحرك للقيام بذلك النقل |
Çünkü gördükleri her çiçekten bir parça almak isterler | Open Subtitles | لأنهم يأخذون قرصة صغيرة من كل زهرة يرتشفونها |
çiçekten çiçeğe uçup farklı özler toplasa da kovanına dönmekten başka şansı yoktur. | Open Subtitles | ورغم ذلك فقد تطير من زهرة لأخرى، لتجمع أعذب رحيق و أشدهم التصاقاً، و ليس لديها من خيار إلا بالعودة لمملكتها بالنهاية. |
Karşılığında da çiçekten çiçeğe polen taşıyarak hayati bir hizmet verirler. | Open Subtitles | وفي المقابل ، فهم يقدّمون خدمة حيوية حاملين اللقاح من زهرة لأخرى |
Bu arılar nektardan beslenirken ister istemez erkek organlara dokunup polen topluyorlar ve bunları çiçekten çiçeğe taşıyorlar. | Open Subtitles | بسبب إنشغال هذه النحلات بالتغذي على الرّحيق يقومون بكنس السداة من غير قصد ويجمعون حبوب اللقاح وينقلونها من زهرة لأخرى |
O gün ona küçük çiçekten yapılmış bir yüzük vermiştim. | Open Subtitles | قدمت له خاتم مصنوع من زهرة صغيرة أعطتك خاتما |
Ve bu aptal çiçekten de! | Open Subtitles | وهذه الزهرة الغبية |
çiçekten mi bahsediyorsun, Massie'den mi? | Open Subtitles | تتحدثين عن الزهرة أو ماسي؟ |
Monk, milyonlarca insanın bahçesinde bu çiçekten var. | Open Subtitles | مونك ) , هنالك الملايين من الأشخاص الذين يضعون ) هذه الزهرة في حديقتهم أنا أضع القليل في حديقتي |
Aşksız bir gönül solmuş bir çiçekten farksızdır. | Open Subtitles | بلا روح الحب... تموت الزهرة... |
Kız adını bir çiçekten almış. Ondan başka ne beklenir ki? | Open Subtitles | الفتاة مسماه على اسم وردة ماذا تتوقعى ؟ |
Jay'i çiçekten daha kısa sanıyor. | Open Subtitles | يظن أن (جاي) أقصر من وردة. |