Tehlikede olan çok şey var, ancak çok fazla zaman yok. | Open Subtitles | يوجد الكثير من الأمور على المحك ولا يوجد الكثير من الوقت |
Bu gözlüğü alabilmek için çok fazla zaman ve para harcadım. | Open Subtitles | قضيت الكثير من الوقت والمال من أجل الحصول على هذه النظارات. |
Apple, ürünlerinin olabildiğince güvenli olduğundan emin olmak için çok fazla zaman ve para harcadı. | TED | صرفت شركة أبل الكثير من الوقت والمال للتأكد من أن منتجاتها آمنة قدر الإمكان. |
Küçük beynimin içinde seni düşünerek çok fazla zaman geçiriyorum. | Open Subtitles | حسناً، أنت تعرف ذلك أقضي وقتاً طويلاً داخل عقلي الصغير |
Performans alanında çok fazla zaman geçirmemizin bir sebebi de çevremizin sıklıkla, gereksiz biçimde, riskli olması. | TED | نقضي الكثير من الوقت في منطقة الأداء حيث ان البيئة تكون غالبا عالية المخاطرة بدون سبب وجيه. |
Henüz bunların cevabını bulamadık, ve bulmak için çok fazla zaman harcıyoruz. | TED | ونحن لا نملك الجواب على ذلك حتى الآن ، وننفق الكثير من الوقت في محاولة لهذا. |
Dolayısıyla, başka bir gezegende hayat bulmak kolay bir iş değil ve biz bunun üzerinde düşünmek için çok fazla zaman harcıyoruz. | TED | لذا ، إيجاد الحياة على كوكبٍ آخر ليست مهمةً سهلة ونمضي الكثير من الوقت في التفكير في ذلك. |
O çok farklı bir davranışla ilgilendi, fakat bunu anlamak çok fazla zaman alır. | TED | لقد اهتم بعائلته بطريقة مختلفة و لكن تفهم هذه الطريقة تتطلب الكثير من الوقت. |
Bana İngilizce öğretmeliydiler, bana, resmen her şeyi öğretmeliydiler, -ki bu da benimle çok fazla zaman geçirmelerine sebep oldu. | TED | كان عليهم تلقيني الإنجليزية، وتعليمي كل شيء، مما جعلهم يمضون الكثير من الوقت برفقتي. |
Son üç yıldır orada çok fazla zaman geçirdim. | TED | أمضيت الكثير من الوقت هناك في الثلاثة أعوام الماضية |
Teknoloji için çok fazla zaman harcıyoruz deneyimlerle, ince ayarlarla bir şeyler yapmak için tam anlamıyla ucuz yollar arayarak. peki neden bunu sosyal alanda da yapmayalım? | TED | في التقنية، ننفق الكثير من الوقت نختبر، نعدل، ونصقل، للحصول على أرخص الطرق على الإطلاق لفعل شيء ما. لم لم نفعل نفس الشيء في مجال السياسة الإجتماعية؟ |
Bakıcılar, sevdiklerine bakabilmek için çok fazla zaman harcıyor ve sıklıkla onların aileleri ve ilişkileri zor duruma giriyor. | TED | يقضي العديد من مقدمي الرعاية الكثير من الوقت في رعاية أحبائهم لدرجة أن عائلاتهم و مقربيهم يعانون من ذالك الأمر. |
Dünyayı değiştirecek güce sahip olmadığımızı düşünerek çok fazla zaman geçiriyoruz. | TED | نمضي الكثير من الوقت نفكر في أننا لا نملك القوة الكافية لتغيير العالم. |
Ama bu bana düşünmek çok fazla zaman veriyor. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة أنه أعطاني الكثير من الوقت للتفكير |
Bu enerjiyi bırakmadan önce güvenli bir ortamda tamponlamaya çalışıyorum, ama General Hammond çok fazla zaman vermiyor. | Open Subtitles | انا أعمل على إيجاد طريقة لتخفيف الطاقة في بيئة اكثر امنا قبل التفريغ، ولكن الجنرال هاموند لم يمنحني الكثير من الوقت |
Sanırım seni bu işe sokmak için çok fazla zaman harcadım. | Open Subtitles | ولكنه إستغرق مني الكثير من الوقت كي أجعلك أكثر تفهماً |
Umurumda bile değil. Neden dünyada çok fazla zaman harcayarak geçirdiğimi düşünüyor musun? | Open Subtitles | لم تظن أني أقضي وقتاً طويلاً على الأرض ؟ |
Tek bir hedef için çok fazla zaman harcadın. | Open Subtitles | لقد استغرقت وقتاً طويلاً من أجل هدفٍ واحدٍ فقط |
Yaşıtlarıyla çok fazla zaman geçirmiyor. | Open Subtitles | فهو لا يقضي وقتاً طويلاً مع الأشخاص الذين في عمره |
Ama gitmezse, bütün dev bataryaları denemek çok fazla zaman alır. | TED | ولكن إن لم تكن، فتحريك البطاريات العملاقة لمرات عديدة سيستغرق وقتًا طويلًا. |
çok fazla zaman geçti. Charlotte Breen nerede? | Open Subtitles | أنت تستغرق كثيراً من الوقت أين شارلوت برين ؟ |
O lanet bodrumda çok fazla zaman geçiriyorsun. | Open Subtitles | تانك تقضى وقتا كثيرا فى هذا السرداب السئ، |
Casinoda çok fazla zaman harcıyorsun ve ben sende bir problem olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أنتي تمضين وقتاً كثيراً في الكازينو وأعتقد أن لديّك مشكلة |
Okul sonrası programlara çok fazla zaman harcıyorsun. | Open Subtitles | تقضين وقتاً كثير في برامج ما بعد المدرسة |