çok sayıda kadın tanıdığını ama onun gerçekten özel olduğunu söyle ona. | Open Subtitles | الان اخبرها بانك التقيت العديد من السيدات لكنها حقا شئ ما خاص |
Alışverişler, hisse senetleri ve kişiliğin olarak tanımladığımız çok sayıda veri noktası. | Open Subtitles | العديد من المشتريات أفضليات، ومعلومات قابلة للقياس وجميع هذه المعلومات تعرف، بشخصيتك |
çok sayıda ısırık ve Danny ile Adam'ın topladığı parçaları esas aldım. | Open Subtitles | على أساس حجم العديد من اجزاء وقطع داني وآدم انسحبت من الأعشاش. |
Biz çok şanslıyız çünkü İrlanda'da çok sayıda büyük camgözlerimiz var. | TED | ونحنُ محظوظون في ايرلاندا , لدينا الكثير من اسماك القرش المُتشمسة |
20-30 yıl kadar önce, bunun mümkün olabileceğini düşünen çok sayıda bilimci vardı. | TED | ظن الكثير من العلماء قبل عدة عقود أن مثل هذا الأمر ممكن الحدوث. |
çok sayıda fok, dalgalardan korundukları bu kanalda bir araya geliyor. | Open Subtitles | داخل قناة محمية من الامواج الخارجية عدد كبير من العجول تسبح |
Sanatımın bana bile gizemli gelebilecek çok sayıda dalı var. | Open Subtitles | مازالت هناك العديد من الفروع التي مازالت غامضة بالنسبة لي |
Üzgünüm ama bir gün içinde çok sayıda insan görüyoruz. | Open Subtitles | أنا آسفة ، ولكننا نرى العديد من الناس كل يوم |
Dükkanımda da bayatlamak üzere olan çok sayıda kızıl kadife pastam var. | Open Subtitles | ولدي العديد من كعك الأحمر المخمل في المحل على وشك ان يتعفن |
Zincirleri şifa halkalarıyla dolu çok sayıda üstat deneyip başarısız oldu. | Open Subtitles | العديد من المعلمين الذين تثقلهم سلاسل العلاج خاصّتهم حاولوا تجربتها وفشلوا. |
Biliyorsun Nehirden çok sayıda inek ve atının su içtiğini biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعلم, هنالك العديد من الأبقار والأحصنة التي تشرب من النهر |
Bilgisayarlarda bir çok sayıda oldukça iyi ses mevcut, fakat hepsi başka birinin sesi gibiyken, bu kulağa benim sesim gibi geliyor. | TED | وكان هناك العديد من الاصوات موجودة على الحاسوب ولكنها تبدو وكانها اصوات غريبة عن المتحدث بينما هذا الصوت بدا كانه صوتي |
Anlamak için ağ üzerine çok sayıda yavru midye koyduk. | TED | لاكتشاف ذلك قمنا بوضع الكثير من صغار المحّار على شبكة. |
çok sayıda mutlu çalışanı olan organizasyonlar aksinin olduğu organizasyonlara göre üç kat daha fazla gelir elde ediyorlar. | TED | المنظمات التي لديها الكثير من الموظفين السعداء لديها ثلاثة أضعاف نمو الإيرادات، مقارنة مع المنظمات حيث هذا غير صحيح. |
Yoksa bugün ortalıkta dolanan bu kadar çok sayıda Taylandlı olmazdı. | TED | ولولا هذا .. لما كان هنالك الكثير من التايلنديين يسيرون هنا |
Bir kaç ayda bir çok sayıda büyük suçlu kayboluyor ya da ölü bulunuyor ama hiç bir delil bulunmuyor. | Open Subtitles | يبدو كلّ بضعة شهور هناك عدد كبير من مرتكبي جرائم العنف يُفقدون أو يظهرون موتى، لكن لا توجد أدلة أبدًا. |
Eğer buluşmalara açıksan kilisemde sana uygun çok sayıda... - ...kız var. | Open Subtitles | إذا كنت ترحب بالإلتقاء بأشخاص جديدين هناك عدد من الفتيات الشابات بكنيستي |
Etkili olması için isteklerine boyun eğen çok sayıda insan gerekiyor. | Open Subtitles | وليكون تأثيرها كبيراً.. فإن هذا يتطلب من بشر كثيرون التخلي عن إرادتهم |
Vanya Kostenka. Yaş 19. Sırtında çok sayıda bıçak yarası. | Open Subtitles | فانيا كاستانكا، 19 سنة طعنات متعدّدة في الظهر |
Pek çok felsefem var, ama bu, içinde bulunduğumuz durumda, yani çok sayıda kanıt olduğu durumlar için olanı. | Open Subtitles | لا لدي الكثير منها لا أنا اتكلم عن التي لها علاقة للأن, عند التعامل مع كميات كبيرة من الدلائل |
Dışarıda çok sayıda bağlantısı vardı. Müzikçi adam, değil mi? | Open Subtitles | كَانَ عِنْدَهُ الكثير مِنْ الإتصالاتِ في الخارج رجل الموسيقى، صحيح؟ |
Bazen çok sayıda radyo sesi oluyor. Hepsini kapatıp biraz televizyon izlemek istiyorum. | Open Subtitles | ببعض الأحيان هناك الكثير من الراديوهات, وأنا أريد أن أغلقها جميعاً لأشاهد التلفاز. |
Ciddiyetle; çok sayıda başarılı saldırının övünülecek bir yanı olabileceğini... | Open Subtitles | ويخبرنا بوعي بأنه يوجد شرف بحمل أكبر عدد ممكن من الهجمات الإنتصارية |
Onlarca yıl insanları parayla motive etmeye çalıştık, paranın sosyal bağları erozyona uğrattığını gösteren çok sayıda araştırmamız olsa da. | TED | لعقود، حاولنا تحفيز الناس بالمال، رغم اننا نملك عدد هائل من البحوث التي أظهرت ان المال يحطّم الترابط الإجتماعي. |
Bu, yapmak zorunda kaldığım çok sayıda görüşmeden biriydi. | TED | كانت هذه واحدة من الاستشارات العديدة التي اضطررت للذهاب إليها |
çok sayıda düşmanı bozguna uğrattık, birçok tehlikenin üstesinden geldik. | Open Subtitles | هزمنا أعداء كثر وتغلبا على العديد من التهديدات |
Bu güne kadar çok sayıda ninja antrenman esnasında öldü. | Open Subtitles | بأن عدداً كبيراً من الننجا الذين تمرنوا هذا التمرين ماتوا |
çok sayıda Oklahomalı daha iyi bir gelecek için California'ya gidiyor. | TED | حيث ينتقل سكان أوكلاهوما إلى كاليفورنيا بأعداد كبيرة من أجل مستقبل أفضل. |