Bu masadan kalkmak zorunda kaldım. Bu çok sevdiğim masadan. | Open Subtitles | كان علي مغادرة هذا المكتب وهذا المكتب أحبه كثيراً |
Bu kadar sinirlenmeme neden olabilecek kadar çok sevdiğim tek adam oydu. | Open Subtitles | الرجل الوحيد أن إستطعتُ أن أحبه كثيراً و الذي إستطاع أن يشعرني بالغضب كثيراً |
Bu çok sevdiğim hayvanların korunması için gerçekten ne katkı yaptığımla ilgili olarak kendimi sorguluyorum. | TED | أسال نفسي عن المساهمات الحقيقية التي قمت بها من أجل المحافظة على تلك الحيوانات التي أحبها |
Ve çok sevdiğim bu köpekten vazgeçme fikrini aklımda bulunduracağım. | Open Subtitles | وسوف أتقبل فكرة التخلي عن الكلب الذي أحبه كثيرا |
Biliyor musun, eskiden hayatta en çok sevdiğim şey dolunay olduğu gece gölde yüzmekti. | Open Subtitles | أتعلم, لقد اعتدت أن يكون الشيء المفضل لدي في العالم كله هو السباحة في البحيرة ليلاً |
çok sevdiğim bir arkadaşım Palm Beach'teki malikânesinde röportajlar yapar. | Open Subtitles | صديقة عزيزة علي تقوم بمقابلات وظيفيه في مقرها في بالم بيتش |
Çünkü bu dünyada senden daha çok sevdiğim kimse yok. | Open Subtitles | لأن لا يوجد أحداً أحبه أكثر منك في العالم بأسره |
Gözlerin var gibi, ve bu, çok sevdiğim bir özelliğin. | Open Subtitles | ولكن لديكى أيضاً عيون جميلة وهو شئ أحبه جداً |
Kulağa delice geldiğini biliyorum ama şu çok sevdiğim aptalca romantik komedileri biliyorsunuz. | Open Subtitles | أعلم ان هذا يبدو جنوناً لكن أتعلمون كل تلك الأفلام الرومانسية الكوميديّة التي أحبها كثيراً ؟ |
Belki onu çok sevdiğim için endişeliyimdir. | Open Subtitles | ببساطة ، أنا أحبه كثيراً وأنا قلق |
Hayır, senin olan; Benim çok sevdiğim o aklın. | Open Subtitles | لا, أنتِ بعقلك الذي أحبه كثيراً |
2014'te, yasanın değiştiği günde, gerçekten çok sevdiğim eşimle evlendim. | TED | وفي عام 2014، وفي اليوم الذي تغير فيه القانون، تزوجتُ زوجتي التي أحبها كثيرًا، بالفعل. |
Sonra da çok sevdiğim o büyük, mavi gözleri gördüm ve bana şüpheyle bakıyorlardı. | TED | وبعدها رأيت هذه العيون الزرقاء الواسعة التي أحبها كثيرًا، تحدق فيّ بشك. |
Burada çok sevdiğim bir şeye sahipsiniz. | TED | والآن، لدينا شيئا أحبه كثيرا. |
çok sevdiğim birini hatırlatıyorsunuz bana. | Open Subtitles | ،وعندما تذكرني بشخص أحبه كثيرا |
Sonbahar hakkında olacaklar, çünkü çok sevdiğim sezondur. | Open Subtitles | و هذا سيكون حول الخريف لأنه الموسم المفضل لدي |
çok sevdiğim bir arkadaşım Palm Beach'te, ünlü insanlarla, malikanesinde röportajlar yapar. | Open Subtitles | صديقة عزيزة علي تقوم بمقابلات وظيفيه في مقرها في "بالم بيتش" |
Bu dünyadaki her şeyden çok sevdiğim insana geleceğimizi çöpe attığımı nasıl söyleyeceğim? | Open Subtitles | كيف من المفترض أن أخبر شخصاً أحبه أكثر من أي شيء في العالم بأنني تواً رميت مستقبلنا؟ |
Gözlerin var gibi, ve bu, çok sevdiğim bir özelliğin. | Open Subtitles | ولكن لديكى أيضاً عيون جميلة وهو شئ أحبه جداً |
Belki şu çok sevdiğim filmlerdeki gibi bir durumdur. | Open Subtitles | ربما هذا مثل تلك الأفلام التي أحبها كثيراً |
çok sevdiğim bir arkadaşımın Noel hediyesi. | Open Subtitles | هذه هدية الكريسماس من صديق عزيز لي أنظر أبي |
çok sevdiğim channel parfümünü sürmen gibi. | Open Subtitles | ووضع تلك الرائحة التي أحبّها كثيراً جداً |
Biraz kötü olduğun zamanlar seni en çok sevdiğim zamanlardı. | Open Subtitles | المرات القليله التي كنت فيها سيئه هي الأوقات التي أعجبت فيها بك حقاً ؟ |
En çok sevdiğim isimler Justin Gaines ve Heather Dunbar. | Open Subtitles | الأسماء التي تعجبني هي جاستين غاينز و هيذر دنبار. |
Ben üzerime düşeni yapıyorum, bir feminist olmaya çalışıyorum, dünyadaki kadınların seslerini yükseltiyorum ve evde de, en çok sevdiğim kadınları susturmak için yüksek sesimi kullanıyorum. | TED | لذلك فإنني هنا أقوم بواجبي، محاولًا لأكون مناصرًا للمرأة، موصلًا أصوات النساء حول العالم، وفي البيت، أستخدمُ صوتي العالي لإسكات صوت المرأة التي أحبها أكثر شيء. |
Bilirsin, senin hakkında en çok sevdiğim şeylerden biri bu. bunu sakladğında, en iyi parçayı saklıyorsun. | Open Subtitles | إن ذلك شئ من تلك الأشياء التي أحبها جداً فيك عندما تخبئينها فإنك تخبئين أفضل جزء منك |
Bu masanın çevresinde dünyada en çok sevdiğim iki kişi var. | Open Subtitles | يجلس حول هذه الطاولة أكثر رجلين أحبهما بالعالم |