Bu Çubuk yanana kadar bana meydan okuyacak herkesle müsabakaya hazırım. | Open Subtitles | لهذا أنا سأوافق على مجابهة أيّ صيني يساوي طوله هذهِ العصا. |
Genelde etrafta bir Çubuk olur. Onunla desteklersin. | Open Subtitles | عادة ما يتركون العصا قريبة يمكنك تركها مفتوحة |
Havali silah kullaniyorlar. Beyninin altina metal bir Çubuk saplaniyor. | Open Subtitles | يستخدمون مسدس هواء، يطلق قضيب صغير بهذا الطول إلى الدماغ |
Bu elektronik Çubuk ile onun mekanik vajinasını ovacak. | Open Subtitles | بهذا القضيب الإلكتروني, سيقوم بفرك مهبلها الإلكتروني |
Retinamızda, Çubuk ve koniler adı verilen özel reseptörler vardır. | TED | داخل الشبكية توجد مستقبلات خاصة تسمّى العصي و المخاريط. |
Bakmak istiyorum. Bende bir ışıklı Çubuk var. | Open Subtitles | اريد فقط ان انظر ، اني احمل العصا المضيئة |
Bakmak istiyorum. Bende bir ışıklı Çubuk var. | Open Subtitles | اريد فقط ان انظر ، اني احمل العصا المضيئة |
-Belki iyi bir komşu değilsin. -Hadi oradan. Ben, bir Çubuk Donna Reed şekeriyim. | Open Subtitles | ربما يتحدث عنك لا عن جارك تباً لك , سأغرسك في هذه العصا |
Bir de Çubuk var, ama onun hak etmen gerekecek. | Open Subtitles | والآن عليك أن تعملي من أجل الحصول على العصا |
Yeşil Çubuk, elmasları geri istiyor musunuz, yoksa istemiyor musunuz? | Open Subtitles | أيها العصا الخضراء, هل تريد استرجاع ألماساتك ام لا؟ |
- Çubuk yapıştırıcıyı bilir misin? | Open Subtitles | أتعرفين العصا اللاصقة؟ هل هو من اخترعها؟ |
Görebildiğiniz gibi arabanın altında yerde siyah bir Çubuk var. diğer aracın tekerinin hemen yanında. | TED | والتي يمكن ملاحظتها في الصورة هنا .. اسفل السيارة .. حيث يوجد قضيب اسود على الارض او على عجلة السياراة الأُخرى |
Öldürücü darbe kafatasına geldi ve bir alet neden oldu sopa gibi, bir demir Çubuk veya silah kabzası. | Open Subtitles | الموت جاء نتيجة ضربه على الجمجمه تم فيها إستخدام أداه مثل هراوه قضيب حديدى.. |
İdrar tahlili: Akyuvarları ölçmek için Çubuk daldırılıyor. | Open Subtitles | لتحليل البول تأخذ قضيب العمق لترى إن كان عدد الكريات البيض مرتفعاً |
Çubuk kurşundan sekiz kat hızlı yere temas ediyor. | Open Subtitles | هبوط القضيب أسرع ثمانية مرات من هبوط الرصاصة. |
İnsanlardan bağış toplayarak ve bir çift Çubuk satarak geçimlerini sağlıyorlardı. | TED | ومن الواضح أنهما يتكسّبان من طلب التبرعات وبيع أزواج من العصي مربوطة بحبلين. |
İngilizler Çubuk kullanma konusunda pek ilmi değiller. | Open Subtitles | البريطانين ليسوا على علم بإستخدام عيدان الطعام |
O ancak kadınlar hapisanesinin el işi odasında tahta Çubuk tasarlar. | Open Subtitles | التصميم الوحيد الذي بإمكانها القيام به هو بعصا الحلوي. في غرفة الحرف والفنون بسجن النساء. أنها لصة. |
Bu Çubuk bantlanmış, bu kadar ucuzcu olamazsınız. | Open Subtitles | -هذا العود عليه لاصق -لا يمكنك أن تشتري أشياء رخيصة |
Yanlış Çubuk, kutuyu kaybettim. Benim hatam. | Open Subtitles | حصلت على عود الصناره الخطأ و فقدت العلبه هذا خطأى |
3 tane et Çubuk, yarım şişe su kaldı. | Open Subtitles | وصولاً إلى ثلاث أعواد من اللحم ونصف زجاجة من الماء |
Mükemmel, Çubuk. Uygar insanlar anlaşmazlıklarını konuşarak çözer. | Open Subtitles | ممتاز يا (رامرود)، الناس المتحضرون يحلون نزاعاتهم بالكلمات |
Çok çeşitli kurabiyeler üretiyoruz. İstediğiniz ne varsa. Fıstıklı var, Çubuk kraker var. | Open Subtitles | ونصنع العديد من أنواع البسكويت، أيما تريد لدينا بسكويت بالفستق، والبسكويت المملح القاسي |
Metal bir Çubuk binayı bir tür Frank Gehry aparatı gibi her yöne ışık saçar hale getiriyor. | TED | عصى ماديَّة تلك التي تحوّل المبنى إلى نوع من نماذج فرانك جيري التي تعكس الشمس على كل الإتجاهات. |
Aynanın karşısına geçip polislerin Çubuk gibi şeyiyle oynuyor. | Open Subtitles | إنه يتمرّن أمام المرآة بواحدة من عصي الشرطة |
- Senin yerine elektrikli Çubuk mu yedi? - Evet. | Open Subtitles | هل أخذ صعقة كهربائية من أجلك - أجل - |
Elinde demir bir Çubuk ve sığır üvendiresi var. | Open Subtitles | يحمل قضيباً حديدياً ومهماز أبقار |