Sonunda, günün bitiminde, ikimiz de çeyrek çuval kadar pamuk toplamıştık. | TED | وفي نهاية اليوم .. كنا قد ملئنا ربع كيس من القطن |
Onun ipi ve benim mendilimle, bir çeşit çuval yaptım. | Open Subtitles | عن طريق حبله ومنديلي، تمكنت من صنع كيس نوعاً ما. |
Elin değerse bana bir çuval tuz al, buna sayarız. | Open Subtitles | إن كان لديك وقت إشتر لي كيس ملح مقابل الخنازير |
Tek bir zerre doğru bulunca, çuval çuval pirinç içinde inceleme yaparsınız. | Open Subtitles | تنخلون أكياس رز عادات وتقاليد الشعوب بعد معرفة ذرة واحدة من الحقيقة |
Ona zaten bu çuval için yarım sterlin vermeyi kabul ettim. | Open Subtitles | لقد قررت أن أدفع لها نصف باوند من أجل هذا الكيس |
Buraya sürüklediği ölü kızın bir çuval patates olmadığına bakarsak, evet. | Open Subtitles | ليست في الواقع كيساً من البطاطس كما يقول , فإذاً نعم |
Her pazartesi herkesin koca bir çuval dolusu mektuplarını düzenlerdim. | Open Subtitles | كل يوم إثنين كنت محاطاً برسائل الجميع أمام كيس عملاق |
Bir çuval altının var. Onlara rüşvet ver. | Open Subtitles | لديك الآن ملء كيس من الذهب يمكنك أن تشتريهم |
Elindekilerin hepsi için en iyi fasulyemden yarım çuval veririm, tamam mı? | Open Subtitles | اعطيك نصف كيس من خيرة الفاصوليا للكثير منهم |
Bir çuval üçüncü sınıf mektup gibi trenden yuvarlamışlar. | Open Subtitles | يلقى من القطار مثل كيس بريد من الدرجة الثالثة |
Harvard oyuncaklarla dolu kocaman bir çuval gibidir. | Open Subtitles | هارفارد مثل كيس مملوء باللعب لكن عندما تنتهي العطلة |
Pasaportunuz var, kocanız var. Şimdi tek ihtiyacımız olan bir çuval dolusu 10.000 mutluluk. | Open Subtitles | لديك جواز سفر وزوج، ولا ينقصك إلا كيس العشرة آلاف دولار |
Aman Tanrım, kahve kokusu mu bu? Yolculuk ederken yanımızda birkaç çuval getiririz. | Open Subtitles | هل اشم رائحة القهوة؟ نحن دائما نجلب بضعة أكياس من الحبوب عندما نسافر |
Biri ayakkabılarımız, diğeri ceketlerimiz, bir diğeri halat ve kancaları, ve sonuncusu gardiyan yolunu geçeceğimiz halatlar için toplam dört çuval hazırladık. | Open Subtitles | صنعنا أربعة أكياس: واحد بأحذيتنا، وآخر بستراتنا، |
Çimenleri gübreleme zamanı. Bir çift 200 kiloluk çuval yeter! | Open Subtitles | حان وقد تسميد الحديقة ، أكياس بوزن 220 كلغ ستفي بالغرض |
Kendi kendime, çuval tamamen dolduğunda yapacak mıyım, yapmayacak mıyım diye sordum. | Open Subtitles | لأني قلت ، أما أنا أو لا عندما كاد الكيس يمتلىء ؟ |
çuval gibi. O zaman seni kim fark edecek? | Open Subtitles | تريدنه منفوخاً مثل الكيس لن يلاحظكِ أحد هكذا |
İnsanları bağlamak için prim teklif ediyor ama o sırada... kafasına bir çuval geçirmiş vaziyette. | Open Subtitles | يعرض مكافأة من أجل ولاء الآخرين له بينما يضع كيساً على رأسه؟ |
Güçlüyüm de aynı zamanda. Bütün gün çuval taşıyabilirdim. | Open Subtitles | و قويّاً، أيضاً اعتدتُ أن أحمل الأكياس طوال النهار. |
7 adam eşleri ile beraber... 7 bayan ve 7 çuval demişti. | Open Subtitles | سبع اشخاص مع 7 زوجات اخرس ماكلين لقد قال سبع اكياس |
İki çuval. Zula evi için pek de fazla mal değil. | Open Subtitles | حقيبتان ليستا بالكميه الكبيره لمنزل تخزين المخدرات |
Acil durum kapağını açacağım. İçinde plastik kaplamayla ceset için bir çuval bulacağım. | Open Subtitles | افتح خزانة الحالات الطارئة ، حيثُ سأجد أغطية بلاستيكيّة ، وأكياس مناسبة للجثّة |
Başıma çuval geçirip beni Guantánamo'ya göndermeni mi? | Open Subtitles | أن تضع غطاءاً على رأسي ؟ وتأخذني إلى سجن جوانتامو ؟ |
Jelibon istiyorum. Ve bir çuval dolusu papates püresi istiyorum. | Open Subtitles | واريد كيسا كبيرا مليئا بالبطاطس المهروسة |
Direktör, göreve giderken kafama çuval geçirilmesinde ısrar etmeseydi onu nerede sakladıkları konusunda daha iyi bir fikrim olabilirdi. | Open Subtitles | أفضل فكرة ألإضل حيث يمكنها اخفاءهم لو أن المدير لم يصرّ على ارتداء قلنسوة |
Bir çuval, iki çuval. | Open Subtitles | حقيبة أو حقيبتين |
Şimdi kafama çuval mı geçireceksin? Hayır. | Open Subtitles | -هل ستضع عُصّابه على رأسى |
Jake teslim olmaya çalıştı ama kafasına çuval geçirip götürdüler. | Open Subtitles | جاك حاول الأستسلام,وضعوا غطاء على ؤأسه وجروه بعيدا |
Sen yarı-bilinçli Gloria ve bir çuval gübre ile geri döndün. | Open Subtitles | وتعود ومعك جلوريا نصف فاقدة الوعى وحقيبة بها سماد |